11/11/2021

İstanbul’un simgelerinden, 1969 yılında ilk olarak hizmete açılan Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi bildiğiniz üzere 2008’den bu yana kapalıydı. Tuhaf süreçlerden geçti;Gezi olaylarında afiş panosuna bile dönüştü. Senelerce metruk vaziyette kaldı, terk edildi. Şubat 2018’de yıkıldı. İçinde bulunduğumuz 2021 yılının 29 Ekim’inde “Sinan” Operasıyla gösterişli şekilde açıldı. Yazılı basında ve sosyal medyadaki haber ve görsellerden içim içime sığmıyordu. Hatta önündeki paravanlar kalktıktan sonra eski binayı tıpatıp andıran özel dış cephesini görünce gözlerime inanamadım. AKM sonunda geri dönmüştü, hem de dönüşü muhteşem olmuştu. Yaşasındı. Artık İstanbul’da kültür ve sanat yuvalarına dönüyorlardı (mıydı acaba?).

5 Kasım Adnan Saygun “Yunus Emre Oratoryosu”na (ki bir Türk besteci tarafından bestelenmiş ilk oratoryodur) bilet alıp koşa koşa soluğu Taksim’de aldım. İki saatlik trafik eziyetinden sonra güç bela otoparkın yolunu bulup park edebildim. Allahım ne heyecan: gözümün önünden lise, üniversite yıllarım, İDSO’nun hiç kaçırmadığım Cuma ve Cumartesi konserleri, biletsiz aradan sızdığım yıllar, AKM ’de sahneye çıktığım zamanlar, The Marmara Cafe’de konser öncesi yenen yemekler, konserden sonra Beyoğlu’na uzadığım zamanlar geçti. Prova odaları, sahne arkası, Büyük Salon, Küçük Salon, spiral merdivenler, döner kapısıyla bilet gişesi, dolmuş durağına giderken insanın kanını donduran hava koridoru, sahneye kaçak çıkan kadrolu kedileri ve hatta alt kattaki vestiyeri.

Otopark asansörüyle çıktığım atrium alanında ilk şoku yaşadım: İstanbul’un inanılmaz sisli, puslu, isli havasına denk gelmenin de etkisiyle, yarı açık-yarı kapalı alanlar, yürüyen merdivenler, son derece soğuk ve itici renk ve dokularda seçilmiş yapı malzemeleri beni sarstı. Hatta benim gibi mesleki deformasyona sahip, bir de gözünden detay kaçmayan biri olunca, ince işler ve bitişlerdeki falsolar çok gözüme battı. Orijinali Mimar Hayati Tabanlıoğlu imzasını taşıyan AKM (vallahi AVM yazıyordum), yapıldığı yılların mimari stil  ve özelliklerini yansıtan çarpıcı ancak insanın gözüne batmayan bir sadeliğe sahip, özel bir binaydı. Şimdi ise içindeki garip kırmızı topu, insanın üzerine üzerine gelen mimarisi ile bildiğim sevdiğim AKM’den çok uzak bir noktada duruyor ne yazık ki… Evet büyüklüğü, ihtişamı, sahne önü ve gerisindeki donanımı ile göz dolduran ve ihtiyaca cevap verecek, ele güne karşı yabancı orkestralara ve companylere karşı mahçup etmeyecek gibi gözüken Büyük Salonu, senelerdir minnacık sahnede temsil vermek zorunda kalan Devlet Opera ve Balesi’ni ve orkestramızı mutlu edecektir şüphesiz. Ama ben, eskiden ön kapıdan girince sizi karşılayan ahşap dokunun verdiği sıcaklığı bulamadım yeni AKM’de. Spiral merdiven ve dış cephe detayları içi boşaltılmış AKM görünümlü başka bir binayı saklıyor sanki. Öğrencilik yıllarımda akşam saatlerinde önünden geçtiğim AKM’de büyük salonda temsil olduğu günler ışık yanardı: ama şimdiki gibi zırıl zırıl bir ışık değildi bu: donuk ama şık, gösterişsiz ama kibardı.  Yaa derdim içimden, merak ederdim: acaba bu akşam AKM’de hangi temsil olacak, ışıkları yakmışlar özene bezene diye.

Bazı binalar vardır, onlar şehrin hafızasıdır. 1955 doğumlu Elmadağ Hilton gibi. Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi kitabında da sayfalarca yer verdiği, retro görünümüyle ve dönem mobilyalarıyla yıllara meydan okuyan, mimarisine uygun eklemeler ve bilinçli restorasyonla ruhundan hiçbir şey kaybetmeyen Hilton’a her ziyaretim hala keyif verir bana.  AKM de ek binalar ve modern sahne donanımları ve altyapıyla orijinaline uygun şekilde restore edilemez miydi diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Hiç şüphesiz ki yeni AKM’deki en güzel şey sahneyi dolduran ve yaşatan sanatçılar: ışıklar sönüp de müzik ve sanat konuşmaya başlayınca, hatırladığım, özlediğim AKM’yi buldum. Yeni AKM’nin bir başka güzel yanı da AKM kapanınca kapanmayan, senelerdir yerinde aynı personeli ve kalitesi ile hizmet vermeye devam eden, bütün o dönüşüme, tarihe tanıklık etmiş olan Gezi Pastanesi. Ben yine de eskinin hatırına biraz daha şans vereyim AVM görünümlü AKM’ye diyorum. Kim bilir belki yıllar içerisinde bu ilk izlenimimde haksız çıkarım, fikrim değişir diye umuyorum.

 

©2021@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”