Metallica, Iron Maiden, Judas Priest, Lynyrd Skynyrd, Dream Theater ve Opeth gibi toplulukları etkileyen, çift solo gitarlı grup formatının öncüsü gölgede kalmış prog efsanesi Wishbone Ash 24 Mayıs 2024’te İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde müthiş bir konser verdi.
(Mark Abrahams & Andy Powell)
WISHBONE ASH’İN BAŞLANGICI
En eski progressive rock gruplarından Wishbone Ash, 1966 yılında İngiltere’nin Devon bölgesinde “Empty Vessels” adıyla kuruldu ve kısa süre sonra Londra’da “Tanglewood” adını aldı. 1969’da grubu keşfeden ve sonrasında Police ve Sting ile de çalışacak olan menajer Miles Copeland, grubun isim değişikliğine öncülük etti. Grup, “Wishbone” ve “Ash” isimlerini birleştirerek efsanevi adını oluşturdu.
Martin Turner, Andy Powell ve Steve Upton tarafından kurulan İngiliz topluluk Wishbone Ash, Andy Powell ve Ted Turner’ın öncülüğünde, çift solo gitarlı grup formatını popüler hale getirmesiyle tanınır. Bu yenilikçi yaklaşım, her iki gitaristi de 1989 yılında “Traffic” dergisinin “Rock tarihindeki 10 önemli gitaristi” listesine taşıdı. Ayrıca, 1972 yılında Rolling Stones ve Melody Maker dergileri tarafından “Bütün Zamanların En İyi 20 Gitaristi” arasında gösterilmeleri, ikilinin müzik dünyasındaki etkisini pekiştirdi.
(Wishbone Ash – 1970’ler)
DEEP PURPLE VE BLACKMORE ETKİSİ
Wishbone Ash’in müzikal kimliği, 1970’lerin başında Deep Purple konserlerinde ön grup olarak sahne almalarıyla şekillenmeye başladı. Ritchie Blackmore’un desteklediği Wishbone Ash, 1972’de çıkardığı “Argus” albümüyle büyük bir başarı elde etti. Bu albüm, İngiltere listelerine ilk üçten girerken, progresif rock ve folk unsurlarıyla öne çıktı. “Argus”, Thin Lizzy ve Iron Maiden gibi sonraki gruplara ilham kaynağı oldu.
Grup, 1973’te “Wishbone Four” ve “Live Dates” albümleriyle devam etti. Bu süreçte Ted Turner’ın yerine Laurie Wisefield geçti. 1980’lerin başında Ted Turner’ın kısa süreli dönüşü, ardından Roger Filgate, Mark Birch, Ben Granfelt ve Muddy Manninen gibi isimlerle devam eden gitarist değişiklikleri yaşandı. Buna rağmen, Andy Powell, grubun kuruluşundan bu yana sürekli gitaristi olarak kalmayı başardı.
WISHBONE ASH’TEN IRON MAIDEN VE OPETH’E
Burada bir parantez açalım: halen original lineuptan sadece Andy Powell’ın (gitar ve vokal) yer aldığı, Mark Abrahams (gitar), Bob Skeat (bass) ve Mike Truscott ile yoluna devam eden Wishbone Ash’in müzisyenlerinin virtüoz niteliğine dikkati çekelim. 20:00 da başlayan konserden 15 dk evvel Divan Fuaye’de yemekten kalkıp sahneye fırlayan Wishbone Ash’in kristal berraklığındaki soundu, profesyonellikleri ve enerjileri takdire şayan. Müziklerini dinlerken progressive öğeler ve armonik yapılarda kah Iron Maiden’ı, kah progressive death metal devi Opeth’i, kimi zaman da Jethro Tull’ı duyuyorsunuz. Zengin yapılar ve melodilerle katman katman işlenmiş soundları üzerinizden geçip şaşkına çeviriyor.
(İstanbul konserinden 24.05.2024)
Gitarist Andy Powell ‘ın “Tüm Zamanların En İyi 20”, “Rock Tarihinin En İyi 10” Listesinde neden yer aldığını sahne performanslarıyla anlıyorsunuz. Mark Abrahams da müthiş cool ve rahat tekniği ve nefis 1958 Les Paul Junior gitarıyla kulaklarımızın pasını sildi. Burada hemen tek tek notaların şahane bir akustikle duyulması gerektiğini düşündüğüm progressive rock ve metali açık havada dinlemek çok iyi fikir değil bence. (İki yıl evvel Küçükçiftlik Dream Theater hezimetini hatırlayalım.) Bu anlamda Ağustos ayındaki Opeth konserleri için Zorlu PSM ideal bir venue olmuş bence. Aynı şekilde İsveçli progressive metal üstatları Soen’i de Küçükçiftlik Bahçe ve Zorlu PSM de dinlemenin arasında büyük fark vardı kanımca.
(Wishbone Ash)
WISHBONE ASH’İN MÜZİKAL MİRASI
Progresive rock denince adeta bu müziğin sözlük anlamı gibi zengin ve özgün bir sounda sahip olan ve bence prog rock ‘ın Ordinaryüs Profesörü denilebilecek Wishbone Ash’in gölgede kalmasının en önemli sebeplerinden biri 1970’lerde radyolarda fırtına gibi esen King Crimson ’ın o yıllarda İngiltere ve dünya prog sahnesini domine etmesi olabilir kanımca. (Radyolarda Epitaph, The Court of Crimson King gibi parçaları o kadar çok çalınırdı ki tıpkı Pink Floyd Dark Side of The Moon gibi çocukluk hatıralarıma fon müziği olmuşlar.)
Yine de “bilenin bildiği”, özgün soundundan ödün vermeden bugünlere gelmiş bir grup Wishbone Ash. Dün akşam AKM’de dinlediğimiz grubun ülkemizde çok kalabalık olmayan ancak progressive rock ’tan anlayan sadık dinleyicileri de konserde hazır bulundu. Coşkulu seyircinin daha da kalabalık olmamasının sebeplerinden biri de konser tarihinin iki Scorpions İstanbul konseri arasına sıkışmış olması olabilir.
Ancak tüm bunlar 1960’ların sonundan bugüne çizgisini bozmadan gelebilen ve 2020’de çıkardıkları son stüdyo albümleri “Coat Of Arms” ile hala göz dolduran grubun bugün rock sahnesindeki pek çok grubun çok ilerisinde bir müzikal anlatım ve virtüoziteye sahip olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
(Wishbone Ash AKM konser afiş)
©2024@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”