Bugün Metal Müzik ve Felsefe yazımızın üçüncü ve son bölümündeyiz.

Bu bölümde Power Metal, Progresif Metal ve Thrash Metal’in felsefi çağrışımlarını konuşacağız.

POWER METAL – İDEALİZM

İdealizm; gerçekliğin, maddi dünyadan ziyade düşünceler, zihin ve idealar tarafından şekillendirildiğini savunan bir felsefi akımdır. Özellikle Platon’un idealar dünyası ve mükemmel formlar anlayışı, bu akımın temelini oluşturur.

Power metal, mükemmellik, kahramanlık ve yüceltilmiş idealler üzerine kurulu temalarıyla idealizmin müzikal bir yansıması olarak görülebilir. Power metalde sıklıkla işlenen kahramanlık hikayeleri, fantastik dünyalar ve büyük idealler, idealizmin maddi dünyadan daha üstün ve mükemmel olan kusursuz bir gerçekliğe duyulan inancını ifade eder. Bu müzik türü, insan ruhunun sınırlarını zorlayan destanlar ve başarılarla dolu bir dünya tasvir eder, tıpkı idealist düşüncede olduğu gibi “mükemmel” bir dünyanın arayışıyla ilgilenir.

Blind Guardian, Helloween ve DragonForce gibi grupların müziklerinde, epik hikayeler, savaşlar, kahramanlık ve fantezi temaları işlenir. Bu, insan aklının ve ruhunun sınırlarını zorlayarak daha yüksek bir gerçekliğe ulaşma arzusunu temsil eden idealizmle paralellik gösterir.

Şimdi örnek şarkılara bakalım.

Rhapsody Of Fire-Emerald Sword

“On the way to the glory I’ll honor my sword

To serve right ideals and justice for all

Finally, happened the sun lit their eyes

The spell was creating strange games of light

Thanks to hidden mirrors I found my lost way”

 

“Zafer yolunda kılıcıma onur vereceğim,

Doğru ideallere hizmet etmek ve herkes için adalet sağlamak için.

Sonunda, gözlerini güneş aydınlattı,

Büyü, garip ışık oyunları yaratıyordu.

Gizli aynaların sayesinde kaybettiğim yolu buldum.”

“Over the stone I reached the place it was a secret cave

In a long bloody battle that prophecies told

The light will prevail hence wisdom is gold

For the king for the land for the mountains

For the green valleys where dragons fly

For the glory the power to win the black lord

I will search for the emerald sword

Only a warrior with a clear heart

Could have the honour to be kissed by the sun

Yes, I am that warrior, I followed my way”

 

“Taşın üzerinden geçerek gizli bir mağaraya ulaştım,

Kehanetlerin söylediği uzun ve kanlı bir savaşta.

Işık galip gelecek, çünkü bilgelik altın değerinde.

Kral için, toprak için, dağlar için,

Ejderhaların uçtuğu yeşil vadiler için.

Zafer için, kara lordu yenme gücü için,

Zümrüt kılıcı arayacağım.

“Sadece saf bir kalbe sahip bir savaşçı,

Güneş tarafından öpülme onuruna sahip olabilirdi.

Evet, o savaşçı benim, kendi yolumu izledim.”

 

Blind Guardian-The Bard’s Song:In the Forest

“But now hear my song

About the dawn of the night

Let’s sing the bards’ song

Tomorrow will take us away

Far from home

No one will ever know our names

But the bards’ songs will remain

Tomorrow will take it away

The fear of today

It will be gone

Due to our magic songs

There’s only one song

Left in my mind

Tales of a brave man

Who lived far from here

Now the bard songs are over

And it’s time to leave”

“Ama şimdi şarkımı dinle,

Gecenin şafağından bahseden şarkımı.

Hadi ozanların şarkısını söyleyelim.

Yarın bizi uzaklara götürecek,

Evden çok uzağa.

Kimse isimlerimizi asla bilmeyecek,

Ama ozanların şarkıları kalacak.

Yarın bugünün korkusunu alıp götürecek,

Korku yok olacak,

Büyülü şarkılarımız sayesinde.

Aklımda sadece bir şarkı kaldı,

Buradan çok uzakta yaşamış cesur bir adamın hikayesi.

Şimdi ozanların şarkıları sona erdi,

Ve gitme vakti geldi.”

 

(Aragorn – Lord of the Rings)

 

PROGRESİF METAL – HEGELCİ DİYALEKTİK

Hegelci Diyalektik, kısaca, bir düşünce ya da kavramın, karşıt bir düşünce ile çatışıp, bu çatışmadan daha ileri ve olgun bir fikir ortaya çıkması sürecidir.

Hegel’e göre, tarih ve insan düşüncesi, tez (bir fikir), antitez (tezle çelişen başka bir fikir) ve sentez (tez ve antitez arasındaki çatışmanın sonucu olarak ortaya çıkan yeni ve daha gelişmiş bir fikir) döngüsüyle ilerler. Bu süreç, sadece düşünsel bir gelişim değil, aynı zamanda toplumsal ve tarihi ilerlemeyi de ifade eder.

Örnek :

Tezimiz “İnsan özgürdür” sözü olsun. “İnsan özgür değildir” diyelim bu da antitez olsun. “İnsan özgür olabilir” diyelim bu da sentez olsun. Bu şekilde, diyalektik süreç daha karmaşık ve geniş bir anlayışa doğru gider.(Örnek pratikler.com’un diyalektik yazısından alınmıştır.)

Bu süreç sürekli tekrar eder, her yeni sentez, daha sonra bir tez haline gelir ve yeniden bir antitezle karşılaşır.

Progresif Metal ve Hegelci Diyalektik bağlantısı

Progresif metal müziği, Hegelci Diyalektik ile güçlü bir bağ kurar çünkü bu müzik tarzı sürekli değişim, yenilik ve gelişim üzerine kuruludur. Progresif metal grupları, genellikle müzikal anlamda tez olan geleneksel metal kalıplarını alır ve buna karşıt fikirler olan farklı müzik türlerinden öğeler ekleyerek antitez oluşturur. Bu çatışmadan ortaya çıkan sentez ise, özgün ve ilerici bir müzikal formdur.

Örnek:

1. Tez: Metal müziğin geleneksel yapısı (sert riffler, hızlı tempolar).

2. Antitez: Caz, klasik müzik, elektronik müzik gibi farklı türlerin elementlerinin metal müziğe dahil edilmesi.

3. Sentez: Progresif metalin kendine özgü tarzı, hem geleneksel metal kalıplarını hem de yeni müzikal öğeleri bir araya getirir. Şarkılar daha uzun, yapısal olarak karmaşık, lirik temalar ise daha derin ve felsefi olur.

Bu döngü progresif metalde sürekli devam eder. Her yeni albüm ya da şarkı, önceki yapıların üzerine bir şeyler katarak gelişir ve daha kompleks, anlamlı bir müzik ortaya çıkarır. Özellikle progresif metal gruplarının şarkı sözleri, Hegel’in diyalektiğindeki gibi felsefi, toplumsal ve kişisel gelişim üzerine yoğunlaşabilir.

 

Örnek: Dream Theater gibi gruplar, müzikal yapılarında ve şarkı sözlerinde bu döngüsel gelişim ve çatışma temasını işler. Lirik olarak, bireysel çatışmalar, toplumsal değişimler ve kişisel gelişim temalarıyla, sürekli bir ilerleme ve yeniden doğuş süreci anlatılır ki bu, Hegel’in diyalektik düşüncesine oldukça yakındır.

 

THRASH METAL – ANARŞİZM

Anarşizm, en basit haliyle, bireylerin hiçbir merkezi otorite veya devlet tarafından kontrol edilmeden, özgür ve eşit bir şekilde yaşaması gerektiğini savunan bir düşünce biçimidir.

Anarşistler, devletin, hükümetlerin, polis gibi otoritelerin baskıcı ve insan doğasına aykırı olduğunu düşünür. Anarşizm, insanların kendi aralarındaki ilişkilerinin, gönüllü işbirliği ve dayanışma ile düzenleyebileceğine inanır. Yani, insanlara ne yapmaları gerektiğini söyleyen bir otoritenin olmasına karşı çıkar.

Anarşizme göre:

Her birey özgürdür. Otorite ve devlet gereksizdir ve toplumlar baskısız şekilde organize olabilir.Hiyerarşi ve eşitsizlik, baskıcı ve doğal olmayan sistemlerdir.

Anarşist bir toplumda, polis, hükümet ya da zorunlu kurallar olmazdı. İnsanlar, kendi kararlarını kendileri alır, ihtiyaçlarını gönüllü olarak organize eder ve işbirliği yaparak sorunlarını çözerdi. Herkes eşit haklara sahip olurdu ve kimse başkası üzerinde güç kullanamazdı.

Thrash Metal ve Anarşizm

Thrash metal, özellikle 1980’lerde ortaya çıkan bir metal müzik türüdür ve anarşist düşünce ile güçlü bir bağlantıya sahiptir.

Thrash metal gruplarının çoğunda, otoriteye, devlete, sosyal baskılara ve sistemin adaletsizliklerine karşı büyük bir öfke ve eleştiri vardır. Şarkı sözlerinde, anarşist temalar olan bireysel özgürlük, hükümetlerin baskıcı politikaları, savaş karşıtlığı ve isyan düşünceleri sıkça yer alır.

Thrash metal grupları, anarşizmde olduğu gibi, otoriteyi sorgular ve bireylerin özgürlüğüne vurgu yapar. Bu müzik türü, hızlı ritimleri, sert gitar riffleri ve enerjik yapısıyla bir nevi anarşist ruhu simgeler. Thrash metaldeki “isyan” ve “karşı çıkış” duygusu, anarşizmin “otoriteye başkaldırı” temasına oldukça yakındır.

Örnekler:

1. Metallica – “Fight Fire With Fire”: Bu şarkı, insanların birbirine ve doğaya karşı şiddet ve tahribatla karşılık vermesini eleştirir. Nükleer savaş ve devletlerin yarattığı yıkıcı politikaların eleştirisini anarşist bir bakış açısıyla yapar.

Şarkı, devletlerin ve hükümetlerin savaş politikalarının bireyler üzerindeki etkisini sorgular, bu da anarşizmin devlete karşı olan tavrıyla uyumludur.

2. Megadeth – “Peace Sells”: Şarkıda, sistemin adaletsizliği, devletin yalanları ve toplumdaki haksızlıklar ele alınır.

Hükümetlerin bireyler üzerindeki baskısını ve sistemin sorunlarını ele alarak anarşist düşünceyle örtüşür.

3. Slayer – “Mandatory Suicide”: Bu şarkı, zorunlu askerlik, savaş ve devletin gençleri savaş için kullanmasını eleştirir.

Devletin bireyler üzerinde zorunlu kontrollerini ve şiddet politikalarını anarşist bir bakış açısıyla ele alır.

Daha fazla örnek şarkı ; Anthrax-Indians, Exodus-The toxic waltz, Sepultura-Refuse/Refist, Sodom-Ausgebombt, Testament-Discibles of the watch, Kreator-People of the lie, Overkill-In union we stand

 

Şimdi benim kişisel olarak çok sevdiğim filozofların,eğer dönemlerinde metal müzik olsaydı hangi türleri ve hangi şarkıları dinleyebileceklerini tahmin edeceğim.

İlk başta Friedrich Nietzsche’yi düşünelim.Nietzsche Güç İstenci ve Üst insan gibi felsefeleriyle öne çıkar.

Ona göre nihilizmden kurtulabilmenin yolu insanın kendisini geliştirip çağının ahlaki baskılarından kurtularak üst-insan olabilmesiydi.

Bence Nietzsche black metal ve viking metal gibi alt türlerden hoşlanırdı.Özellikle black metalin karanlık atmosferi, bireysel özgürlük ve din eleştirisi gibi temaları Nietzsche’nin felsefesiyle uyumludur.

Nietzsche’nin favori şarkısı, Bathory – One Rode to Asa Bay gibi bir parça olabilirdi. Viking metalin pagan temaları ve bağımsızlık arayışı, Nietzsche’nin değerleriyle örtüşür.

Aynı zamanda, Nietzsche’nin “güç” kavramı ile Metallica – Master of Puppets’ da ona hitap edebilirdi.

 

İkinci olarak Albert Camus’yu düşünelim.

Varoluşçu ve absürt bakış açısı nedeniyle Camus, muhtemelen doom metal veya post-metal gibi türleri sevebilirdi. Bu türler, insanın varoluşsal yalnızlığını ve umutsuzluğunu müzikal olarak ifade eder.

Camus’nun “Yabancı” romanındaki hissiyatı, doom metalin karanlık, yavaş temposuyla uyumludur.

Camus için Black Sabbath – Into the Void veya Type O Negative – September Sun gibi varoluşsal temalı ve karanlık atmosferi olan şarkılar ilgi çekici olabilirdi. Absürtlüğe dair anlatımını Tool – Lateralus şarkısında da bulabilir.

Şimdide Camus ya da Nietzsche gibi nihilizme çözüm aramayan, onun yağıyla kavrulan bir filozoftan bahsedelim.Emil Cioran.

Emil Cioran çivi çiviyi söker mantığı ile depresyonuna asla bir çözüm bulmaya çalışmadı.Sadece bunu romantize ederek bizlere sundu.O yüzden onu doğrudan depressive suicidal black metal veya funeral doom metal ile özdeşleştiriyorum. Bu türler, hayata karşı umutsuzluğu ve derin karanlığı müzikle ifade eder.

Ki iddia ediyorum Cioran’ın “Doğmuş Olmanın Sakıncası Üzerine”  isimli kitabından rastgele birkaç cümle alırsanız,doğrudan bir dsbm şarkı sözü elde edebilirsiniz.

Son olarak Sigmund Freud’tan bahsedelim.

Freud’un bilinçaltı ve bastırılmış duygularla ilgili çalışmaları göz önüne alındığında, muhtemelen progressive metal veya avant-garde metal ilgisini çekebilirdi. Bu türler, karmaşık yapılar ve yoğun tematik derinlikler ile bilinçaltına yapılan müzikal yolculuklar sunar.

Freud’un ilgisini Dream Theater – Pull Me Under gibi progresif, derin temalar içeren bir şarkı çekebilirdi. Ayrıca, bilinçaltının keşfine yönelik karmaşık anlatımı olan Opeth – Blackwater Park da Freud’un düşünce dünyasına hitap edebilirdi.

 

Evet, serinin sonuna geldik. Yazarken çok keyif aldığım bir seri oldu. Geri dönüşleriniz ve ilginiz için teşekkür ederim

Başka yazılarda görüşmek üzere. Müzikle kalın 🤘

 

©2024@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”