progresif metal

Progresif metal -in taçsız kralı Steven Wilson bende yeri ayrı olan müzisyenlerden. Ekim 2021’de Clubhouse Metal Oda’da “The Genius of Steven Wilson” başlıklı yayınımda uzun uzun bahsettiğim Wilson’un Kasım sonunda 2022 Grammy adaylığı açıklandı. Bu yazı da böyle ortaya çıktı. Rock & Metal dünyasından pek çok tanıdık ismin de değişik kategorilerde adaylıkları var: Gojira, AC/DC, Mastodon, Dream Theater, Deftones, Rob Zombie ilk aklıma gelenler. Steven Wilson’un 2021 “The Future Bites” ile aday olduğu kategoriye bakarken (ki bu adaylık Yapımcılık bölümünde Best Immersive Audio alanındaydı) adaylığının şarkı ya da albüm kategorisinde olmadığı dikkatimi çekti. Hemen burada parantezimizi açalım ve albüme geçmeden önce kısaca Immersive Audio konusuna dalalım.

Immersive Audio da nedir?
Daha çok sinema ve video game sektörlerinin gözdesi olan Immersive Audio teknolojisi, Surround Sound sistemin daha da gelişmişi. Immersive Audio’da ses, sadece bir kaynaktan ya da sağ-sol gibi sabit bir noktadan değil, etrafımızdaki sonsuz adette noktadan gelmek üzere tasarlanır. Geleneksel Surround Sound’un ötesinde, dinleyiciyi daha geniş bir işitsel alanın içine yerleştirir. Yani kelimenin sözlük anlamıyla ses dinleyeni sarar, üç boyutlu olarak kuşatır. Surround Sound’da ses dinleyicinin etrafındaki yatay bir düzlemden gelir: oysaki Immersive Audio’da ses, etrafımızı tümüyle kaplar. Kelimenin sözlük anlamıyla sesin içine gireriz (immersed).

progresif metal

İlk defa 2019’da Grammy ödüllerine Immersive Audio kategorisi de eklenmiştir. Sesin artık “yükseklik” boyutu da vardır ve ses yukarıdan, aşağıdan, etrafımızdaki tüm noktalardan gelebilir. Aslında Surround Sound 1940’lardan beri bir şekilde sinemada kullanılmaktaydı. 1950’ler ve 60’larda daha çok mono, yani iki hoparlörün varlığına rağmen, ikisinden de aynı sesin duyulduğu sistem ve kayıtlar ağırlıklıydı. Sağ ve sol hoparlörde ya da kulaklıkta sesi birbirinden ayırma imkanı yoktu. Stereo sound ile birlikte mixing’in biraz sağda, biraz solda olduğu Stereo alanına geçildi: dikkat ettiyseniz stereo kayıtlarda sağ ve soldan gelen ses farklıdır, iki kulaklıkta duyulan ses aynı değildir.
Bugün artık ev ortamında hoparlörlerde Surround Sound ortamı yaratmak mümkün. Bir enstrüman ya da sesin değişik kaynak ve noktalardan geldiğini ayırt edebiliyoruz ve dinleme zevkimizi katlıyoruz. Immersive Audio ile eklenen yükseklik boyutunu, IMAX sinema salonlarında izlediğimiz filmleri anımsadığımızda daha iyi anlarız: artık ses odada etrafımızda hareket eder (360 degree sound).

Steven ve “The Future Bites” albümüne dönersek, özellikle “Unself” Ve “Self” parçalarında Immersive Audio etkisini bolca hissediyoruz. Wilson, dokunduğu altın olan müthiş bir müzik dehası, pek çok enstrümanı başarıyla çalabilen bir müzik adamı, besteci ve yapımcı. Grammy adaylığının Immersive Audio alanında olması da sürpriz değil bence, çünkü ta çocukluğunda ses ve kayıt konusunda deneyler yapan Steven, bugün artık bu alanın gurusu olmuş.  Porcupine Tree, Storm Corrosion ve benim favorim olan Blackfield projeleri bir yana, çocukluklarımızın benzer müzik gruplarını dinleyerek şekillenmiş olması, akran sayılabilecek olmamız, 70’ler, 80’ler sounduna olan tutkusu kendisine duyduğum sempatiyi arttırıyor. Bugün yaptığı müzikte öne çıkan tüm o retro sound, Steven’ın şarkılarını dinlerken beni hep geçmişe götürüyor. ABBA, Pink Floyd, King Crimson, Alan Parsons gibi müzisyen ve grupları, tıpkı onun gibi benim de ilk olarak ailemin plak koleksiyonundan dinlemiş olmam gibi ortak bir özelliğimiz daha olması bana ayrıca mutluluk veriyor. Hayatının bir noktasında, dünyada U2’dan başka grup ve müzisyenler de olmalı diye düşünen Steven (ki U2 konusunda kendisiyle aynı hisleri paylaşıyorum) bütün yaratıcı müzisyenler nerede acaba diye düşünürken hepsinin extreme metal şemsiyesi altında toplandığını keşfedip sevindirik olmuş. Yolum Rock&Metal yolu demiş. Hayatının bir başka noktasında yolu muazzam grup Opeth ve Mikael Akerfeld ile kesişen Wilson, grubun Blackwater Park, Deliverance ve Damnation albümlerine de altın dokunuşunu eklemiş: albümlere gitarda, klavyede, geri vokaller ve yapım aşamalarında destek verip imzasını eklemiş.
2008’de Porcupine Tree’den bağımsız aklındaki müziği yapmak için yola çıkan Steven solo işlerine ağırlık vermiş. 2009’da Steven’ın ayrılmasıyla dağılan Porcupine Tree, bildiğiniz üzere bu yıl keskin bir U dönüşü yaparak Wilson ile birlikte Kasım 2021’de “Harridan”ı çıkardı. Olmaz, olmaz, Porcupine yıllarına geri dönmem, PT tekrar biraraya gelmeyecek, daha çok beklersiniz falan filan diyen Steven’ı da görmüş olduk böylece :). Uzun soluklu olup olmayacağını yaşayarak göreceğiz: belki prog üstadları ara ara birbirlerini özleyip böyle yeni işlere imza atarlar, bilemeyiz.
Lafı dolandırdık çokça, albüme dönelim. The Future Bites, pop, electronica ve disco soundu ile benim çok sevdiğim Steven-Aviv Geffen projesi Blackfield’a, prog-rocktan daha yakın duruyor sanki. Wilson’a has imzasıyla pop denebilecek ama asla mainstream olmayan, artık poppy-prog mu desek ne desek bilemediğim nev’i şahsına münhasır sounduyla 80’lerin çok sevdiğim gruplarından Alphaville, New Order ya da yer yer Jimmy Sommerville/Bronski Beat lezzetinde, karanlık disco-electronica bir albüm The Future Bites. Albümden benim favorilerim ABBA tadındaki “12 Things I Forgot”, Alphaville sularında gezen “Personal Shopper”, “Man of People” ve “Follower”. Albümün felsefesine bakarsak başlığıyla (Future Bites) içinde yaşamakta olduğumuz ve gelecekte de içinde boğulacağımız distopik dünyayı anlatmakta. Iron Maiden T.W.O.W, Dengin Ceyhan, Leprous ve Gojira yazılarıma göz atmış olanlarınız (tamamı metaloda.com ’da hizmetinizdedir, ayrıca sosyal medya hesaplarım -dan da beni takip edebilirsiniz), sanatçıların dünyadaki kötülük ve kaosa verdikleri sanatsal tepkiye ve umutsuzluk temalarına yaptığım vurguları hatırlayacaklardır: Steven da teknoloji, teknolojik açgözlülük, arsız ve uçsuz bucaksız tüketim alışkanlıklarımız ve tüm bunların damakta bıraktığı metalik tat (bitter) ve soğukluk hissini gözümüze sokuyor. Yaşamak için ihtiyacımız olmayan şeyleri almamız gerektiğinin dayatıldığı, sahte mutluluk imgeleriyle dolu, yalancı bir çevrecilik maskesi takınmış zincir mağazalarıyla ve parmağımızın bir dokunuşuyla istediğimiz herşeyi satın alabildiğimiz, satın alma sürecinin bilinçli olarak çok kolaylaştırıldığı on-line shopping, artık neredeyse hiç dokunmadığımız, kredi kartlarımızda yaşayan para ile yaratılan harcama kolaylığı ve paranın arkasındaki emeğe yabancılaşma hissi, sosyal medyanın sahte dünyası gibi modern çağın sorunlarına parmak basıyor.
Sahip olmuş olmak ya da hava atmak için alınmış ürünlerden bahsederken Personal Shopper’da Steven’ı kırmayıp çuvaldızı kendine batırarak kendi alışveriş alışkanlıklarını yerden yere vuran, interlude ve outro bölümlerinde güneş gözlüklerinden diş beyazlatıcılara, pırlanta kol düğmelerinden anti-ageing kremlere aldığı saçma şeyleri itiraf eden Sir Elton John’dan da bahsetmemek olmaz. Sözler gerçekten de çok çarpıcı, video klip de eşdeğer oranda karanlık ve rahatsız edici: satın aldıklarımızın kefaretini kendi uzuvlarımızı kaybederek, ruhumuzu satarak ödüyoruz. Yakından bakalım sözlere:

Şimdi al, hemen al
Paran yoksa geleceğini sat,
Krediyle al.
Hemen doldur kredi formunu, başka bir hayatta öde.
Sen aldıklarının toplamısın çünkü.

Şimdi al, hemen al
Daha iyi bir hayat için,
Pişmanlık duymadan al.
Krediyle al, bu senin hakkın.
Hepsini al, daha da al,
Al hadi, heyecan içinde al,
Kusana kadar al,
Online al, AVM’den al,
İhtiyaç duyduğunu hiç bilmediğin,
Hayatında eksik olan
Ivırı zıvırı al. (Çeviri: Metal Oda).

(Have now, have now, pay in another life
Kickstart the future, accept this loan
Fill in the form, you’re pre-qualified
You’re now the sum of what you own

Buy now, buy now, have a better life
Close out transactions without remorse
Apply for credit, it’s your given right
Buy it all then buy some more

Buy for comfort, buy for kicks
Buy and buy until it makes you sick
Buy for England, buy it all
Buy online and in the shopping mall
Sell it on then buy it back
Buy the sh*t you never knew you lacked
Buy the update to compete
Buy the things that make your life complete)

 

progresif metal

[Interlude: Elton John]
Sunglasses
Teeth whitener
Deluxe edition box sets
Volcanic ash soap
Anti ageing cream (Self-love)
Multivitamin supplements
Noise cancelling headphones (Self-esteem)
Designer trainers (Self-indulgence)
Diamond cufflinks (Self-obsession)
Detox drinks (Self-obsession, Self-defence)
Smart watch (Self-obsession, Self-defence)
Organic LED television (Self-love, Self-control, Self-obsession)
Fitness club membership (Self-indulgence, Self-esteem, Self-doubt)
Fake eyelashes
Monogrammed luggage
180 gram vinyl reissues
Branded water
Self-help books

“Follower” parçası da oldukça ironik: sosyal medyadaki takipçi takıntısını suratımıza çarpıyor Steven: buradaki “just a virtual brick through your window” sözü Pink Floyd’un duvarındaki tek tip tuğlaları çağrıştırmıyor mu size de?
“Oh follow me, follow me
I’ll be a virtual brick through your window
Oh follow me, follow me
Future biting
Millions spiting
Too much time boy,
Too much everything.”

2022 ve 2023’te gerek solo gerekse Porcupine Tree ile pek çok projesini ve bir kitabını müjdeleyen Steven’ın bu harika albümünü şiddetle tavsiye ediyorum. Aman bu albüm fazla pop falan filan eleştirileri tabii ki oldu, olacaktır da; ama ben albümün soundunu çok sevdim. Özellikle sözlerini çok düşündürücü bulduğum parçalarıyla, bugünden daha iyi olmayacak geleceğe (ki bu karanlık geleceğin içinde yaşıyoruz) işaret eden, yukarıda basettiğim gibi damakta acı bir tat bırakan, hepimizin gelecek umutlarının yıkık dökük olduğu noktada gerçekten de Steven’ın dediği gibi “The Future Bites”…

progresif metal

(Not: Ocak 2022’de yapılması beklenen Grammy Ödülleri Omicron varyantının azmış olması sebebiyle ileri bir tarihe atıldı. Steven’ın Grammy ödülünü kucaklamasını umuyorum. Best Immersive Audio alanındaki ödül gelirse bu yazıyı da ödülün sahibi Steven Wilson olarak güncellemeyi dört gözle bekliyorum.)

©2021@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”

3 replies
  1. Kornan Kodaman
    Kornan Kodaman says:

    Ellerinize sağlık harika bir yazı olmuş. On parmağında on marifet adam Steven Wilson’ın Grammy’i eve götürmesini sabırsızlıkla bekliyoruz 😎👑🤟

Trackbacks & Pingbacks

  1. […] yeni orkestrasyonu ve Steven Wilson üstadımız tarafından yapılan mixingiyle karşımıza çıkan 2022 model November Rain’in […]

Comments are closed.