Halloween hakkında daha fazlasını bilmek ister misiniz? Yılın çocuksu bir heyecanla beklediğim zamanı geldi, çattı. Dikkatli Instagram Metal Odacılar, Halloween’e kaç gün kaldığını bol bol dark art ve eğlence içeren hikaye paylaşımlarından bütün sene takip ediyorlar. Şimdi gelin beraber bu çok sevdiğimiz kutlamanın geçmişine bir göz atalım.
Korku dünyasının olmazsa olmaz figürleri cadılar, vampirler, kurtadamlar, hayaletleri bir kenara koyarsak, 31 Ekim Cadılar Bayramı ya da Halloween, aslında yaşayanlar ve ölüler dünyasının arasındaki perdenin incelip, sınırların geçirgen olduğuna inanılan bir gece.
Deformasyona uğrayarak Halloween kelimesine dönüşen All Hallow’s Eve esasen pagan köklere dayanan bir mevsim dönümü ve hasat şenliği kutlamasıdır. Ilık sonbahardan kış mevsiminin karanlığına geçiştir. Gal / Kelt inanışında SAMHAIN ya da hasadın bitişi, Cadılar Bayramı’nın kökenidir. Aynı zamanda İrlanda dilinde Kasım ayı anlamına da gelir. 31 Ekim, zamansal anlamda sonbahar ekinoksu ve kış gündönümüne eşit uzaklıkta durur.
All Hallow’s Eve, 1 Kasım All Saints’ Day gününden önceki gecedir. Hristiyan anlayışında azizler gününde sevdiğimiz ölmüşlerimiz, azizler ve şehitler anılır. Bu anlamda Latin Amerika’da ve özellikle Meksika’da kutlanan El Dia de Los Muertos (Ölüler Günü) ne hem benzer, hem de aralarinda çok fark bulunur. Meksika’da Ölüler Günü’nde ölmüşler sevgiyle hatırlanır, mezarlarında mumlar yakılır, aileler mezar başında sevinçle bir araya gelir, evlerde ölmüşleri hatırlamak için sunaklar (altar) kurulur ve bu altarlarda ölmüşlerin sevdikleri yiyecekler, içecekler, mumlar, şekerden kurukafalar ve çiçekler yer alır. El Dia de Los Muertos’a bir bakış olarak eğlenceli, bol müzikli ve çok renkli 2017 yılına ait Coco animasyon filmini tavsiye ediyorum.
Jack O’Lantern ve Souling
Bir Hristiyan adeti olan Souling (ölülere dualar okuyarak fenerlerle dolaşma) esnasında fenerler taşınır; dualar okunur. İlk zamanlarda şalgamdan oyulan, daha sonra ise daha kolay oyulduğu için kabaktan yapılan bu fenerler, ölmüşlerin ruhlarını temsil eder. Fenerleri taşıyanlar da ölmüşlerin ruhları için dua ederler. Başka inanışlarda ise Jack O’Lantern ler kötü ruhları uzaklaştırır, kimilerinde ise kayıp ruhlara evlerini bulmaları için yol gösterirler.
(Jack O’Lantern)
All Saints’ Day ve All Hallow’s Eve de ölenlerin ruhları dünyada gezinir demiştik ya, kötücül ve intikamcı ruhlara tanınmamak için yaşayanlar maskeler takarak, kostümler giyerek kendilerini gizlerler. Şimdi Jack O’Lantern konusuna bir göz atalım beraber:
Popüler bir İrlanda halk masalına göre küfelik olacak kadar içtiği akşamlardan birinde kahramanımız Jack evine dönmektedir. Hikaye bu ya, yolda karşısına Şeytan çıkıverir. Jack’in kafası bir dua okuyup Şeytan’ı ağaca hapsedecek kadar ayıktır: ağacın içinden çıkamayan Şeytan ise kendisini serbest bırakması için Jack ile bir anlaşma yapmak zorunda kalır. Günah, içki ve yalan dolu hayatının sonuna gelen Jack ruhunu teslim edince ne cehenneme ne de cennete girebilir. Şeytan’ın cehennemden fırlattığı kor ateşi şalgamdan oyduğu fenerin içine koyan Jack sonsuza kadar dünyada gezmeye mahkum olur.
Halloween’in bugün gördüğümüz sembolleri, siyah kediler, oyulmuş balkabakları, örümcek ağları vs. zaman içerisinde bir kültür olgusu olarak yerini almıştır. Örneğin kökenleri biraz evvel bahsettiğimiz souling ‘de yer alan “Trick or Treat” çocukların kostüm giyip fenerlerle evden eve dolaşarak şeker istemeleri, şeker verilmezse yaramazlık ve hınzırlık yapmalarına dönüşmüş eğlenceli bir adet olmuştur.
Aykırı yönetmen Tim Burton’ın 1993 yılı yapımı stop-motion animasyon filmi The Nightmare Before Christmas, gerek müziği, gerekse gotik görüntüleri ve muhteşem karakterleriyle eşşiz bir başyapıt ve benim için bir Halloween standardıdır.
Nightmare Before Christmas filminin konusu Halloween Kasabası’nın kralı “Pumpkin King” Jack Skellington’ın her sene Halloween düzenlemekten sıkılması, tesadüfen Christmas Kasabası’nı keşfetmesi ve Noel Baba’yı kaçırarak Noel’I kendisinin düzenlemek istemesini konu alır. Ancak Halloween kasabasının ürkünç ama masum karakterlerinin iyi niyetine ve Jack’in naifliğine rağmen, işler yolunda gitmeyecek ve Jack’in Noel’i bir kabusa dönüşecektir çünkü tüm bu karakterler tüm korkunçluklarıyla Halloween’e aittir.
(Kült Halloween karakteri Jack Skellington)
Danny Elfman’ın muhteşem müzikleri, Jack ile Frankenstein canavarı gibi parça parça dikilmiş bir bez bebek olan Sally’nin aşkı da bütün bu nefis masalın içinde yer alır. Filmdeki başka önce çıkan karakterler Doctor Finkelstein, Belediye Başkanı, Oogie Boogie, Santa Claus ve Jack’in pis işlerini yapan Lock, Shock ve Barrel’dır. Bu ana karakterlerin haricinde Tim Burton dehasının hayat verdiği başka korkunç ama masum ve harika karakterler de Halloween Kasabası’nda yer alır.
(Bez bebek Sally)
Başka bir kötücül karakter Sandman metal müzik dünyasında değişik parçalarda sıklıkla karşımıza çıkar. Rammstein’ın 2001 Mutter albümünden ünlü Mein Herz Brennt (My Heart Burns) parçası, Hoffman ve morbid masalların kralı Andersen tarafından da kaleme alınmış olan, uyumayan çocukların gözlerine kum dökerek gözlerini çalan, kabusları getiren, çocukları korkutan kötücül Sandman karakterini konu alır. Metallica’nın Enter Sandman kült parçası yine aynı konuyu, kötücül Sandman’i işler. Gelmiş geçmiş en ünlü masalcılardan Hans Christian Andersen’in Sandman’i nedense iyi bir karakter olarak, Ernst Theodor Amadeus Hoffmann’ınki kötü ve korkunç olarak, The Sandman dizisindeki ise arada bir karakter olarak betimlenmiştir. Kökleri Avrupa folklorunda yer alan Sandman’i Hoffmann şöyle tasvir eder: Sandman, uyumayan çocukların peşine düşüp gözlerine kum atan, onların gözleri kanayıp yerinden düşünce de gözleri toplayıp Ay’daki yuvasına götüren ve ağızları yerine gagaları olan çocuklarına yediren korkunç ve kötücül bir adamdır. Hoffmann’ın kısa öyküsünde, Nathaniel karakterinin çıldırmasına sebep olan Sandman ve Coppélia balesine ilham olmuş Coppelius tiplemeleri iç içe geçmiştir.
(The Sandman)
Netflix The Sandman dizisinde ise Dream (Rüyalar Kralı), pis işlerini yaptırmak için The Corinthian’ı, yani Kabus’u yaratır. DC Comics evrenindeki Sandman, biri nispeten iyi (Dream), diğeri saf kötü (The Corinthian) iki ayrı karakter olarak karşımıza çıkar. Dream’in yarattığı The Corinthian (Nightmare-Kabus), kontrolden çıkar, yasak olmasına rağmen, yaşayanların dünyasıyla The Dreaming arasında gidip gelmeye, ölümlülerin dünyasında onları öldürmeye ve kötülük saçmaya başlar. Dream’in hapis kaldığı yüz yıl boyunca iyice zıvanadan çıkan The Corinthian, ölümlüler dünyasında seri katillerin, sadistlerin ve kötülerin idolü olur.
Kusursuz açık renk takım elbisesi, klasik spor arabası, yakışıklılığı ve karizması ile televizyonların en kötü ama en çekici karakterlerinden biridir The Corinthian (Boyd Holbrook). Gece, gündüz ve hatta sevişirken bile çıkarmadığı gözlükleri, gözlerinin yerinde yer alan ilave iki korkunç ağzı saklar: bu ağızlarla konuşabilir, yiyebilir ve nefes alabilir. Kurbanlarının gözlerini yerinden söküp bu ağızlarla afiyetle yiyebilir. Kana susamış, kötü, zalim ve merhametsiz bir karakter olan Corinthian, adını antik Yunan şehri Korint ya da Korent’ten alır: Korint şehri, tarihte sakinlerinin ahlak düşkünlüğü, yozlaşmışlığı, zenginliği ve tapınaklarındaki fahişeleriyle ünlüdür. İnsanın tüm iyi değerlerinin kapkara bir yansıması olan şımarık Corinthian, insanların bedenlerini ele geçirebilir, onları istediği gibi manipüle edebilir. Kurbanlarının gözlerini yediği zaman onların hayatlarını ve hatta geleceği görebilir; ne de olsa gözler ruhun dünyaya açılan kapılarıdır. Aslında bütün istediği tıpkı Carlo Collodi’nin ünlü masal kahramanı Pinochhio gibi gerçek olmaktır.
(The Corinthian)
Halloween ruhuna uygun olarak Sandman ve Corinthian konularını da işledikten sonra biraz da yine Halloween ile örtüşen Danse Macabre ve Memento Mori’den bahsedelim.
Sanat, edebiyat, felsefe ve modada çok kullanılan Memento Mori (Öleceğini-Ölümlülüğünü Hatırla) olgusu, kurukafa, kemikler, kurumuş çiçekler, sinekler ve kum saati gibi ölüm ve çürümeyi çağrıştıran görsel sembolleri içerir. Kökleri Kara Veba salgınında bulunan Danse Macabre (Ölüm Dansı) ise ölümün kral ya da köylü herkesin kapısını bir gün çalacağını anlatan, Halloween gecesi ölülerin mezarlarından çıkarak yaptıkları dansı konu alan bir sanat formudur: müzik alanında Camille Saint-Saens gibi besteciler ve Iron Maiden, Ghost gibi gruplar Danse Macabre başlıklı eserler vermişlerdir. Danse Macabre’ın sanata yansımaları Halloween kostümlerin temeline ilham oluşturur.
Memento Mori sembolleri de mezartaşlarında, mimaride ve görsel sanatlarda hayatlarımızın kırılganlığını ve uçuculuğunu, mutlak sonun hepimizin kapısını çalacağını gözümüze sokar.
(Sanatta Memento Mori)
Halloween konusuna ışık tutan bu yazımızın sonuna gelirken, isimleri Halloween ve korku kültürünün karakterlerinden ilham alan gruplara bir göz atalım: Burning Witches, Powerwolf, Helloween, Ghost, Lucifer, Black Sabbath ve bizden Kurtadamlar tam da Halloween ruhunu yansıtmıyor mu?
Müzikle, sanatla kalın.
©2023@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”