2024 yılının en önemli organizasyonlarından biri Fransa’nın başkenti Paris’te Temmuz ve Ağustos aylarında gerçekleşen Olimpiyatlardı. Ama kuşkusuz en az Olimpik oyunlardaki rekabet kadar açılış töreni de dünya genelinde gündeme oturdu, övgü ve aynı zamanda eleştirlere mahzar oldu. Her ne kadar farklı siyasi ve toplumsal kesimlerden yapılan eleştirilerle öne çıksa da, 2024 Olimpiyat açılış töreni metalheadler için unutulmaz bir deneyim yaşattı.
Posts
Almanya´nın Köln kentinde 2018 yılında kurulan LIGHT THE BLIND grubu, metal müziğe yeni ve dinç bir anlam katarak büyüyor. İlk albümleri olan “Icarus”u 2020 yılında dinleyiciyle buluşturan grup, hala daha hız kesmeden yeni tekliler yayınlamaya devam ediyor. Yaptıkları müziği “modern metal” olarak tanımlayan grup, kendi seslerini bulma yolunda Linkin Park ve Bring Me the Horizon gibi gruplardan ilham aldıklarını söylüyor. İlk albümlerinde punk ve alternative rock dahil farklı türlerde deneysel parçalar ortaya çıkardıktan sonra ise, yeni teklileriyle beraber kendi özgün seslerini buldukları söylenebilir.
1994 yılından beri Metal Müzik piyasasını takip ediyorum. Bu konuda dinozor oldum denilebilir ama asla bir dinozor değilim. Her zaman bu müzik tarzının içinde yeni şeyler aradım ve buldum. Bugün popüler olan birçok grubun ilk albümlerinden beri takip ettim. Benim için öyle gruplar oldu ki neden geniş kitlelere ulaşamadıklarına anlam veremedim. Özellikle Metal Müziğin öldü denildiği popun ve rapin dünyayı kasıp kavurduğu yıllarda doğan aşağıda bahsedeceğim grupların neden bir yerlere gelemediğini bir türlü çözemedim. Bahsedeceğim grupların hepsi 90’ların sonu 2000’lerin başında kurulmuş ve yeni metal çağına katkıda bulunmuş gruplar. Ama zaman yitip gitmiş olsa da bu grupları sizlere biraz tanıtmak istiyorum belki dinlemek istersiniz.
AM I BLOOD
Ülke : Finlandiya
Aktif Yıllar : 1992 -1997 1997 – Günümüz
Am I Blood 1997 yılında Helsinki’de o zamanın yükselen Thrash Metal etkisiyle kurulmuş bir grup. 1992 ile 1997 yılları arasında St.Mucus ismi ile müzik yapan grup ismini 1997 de eleman değişiklikleri ile Am I Blood olarak değiştiriyor. Klasik thrash grupları olan Metallica, Testament, Annihilator tarzında bir müzik yapmaya başlayan grup ileri ki albümlerinde kendi tarzını geliştirmiş bir hal almıştır. Özellikle 1997’de çıkan grubun kendi ismini taşıyan ilk albümlerinde Metallica etkisi bir hayli görülmektedir. Hatta albüm kapağı bile Master of Puppets a gönderme olarak haçlarla doludur. 1998 yılında ki Agitation albümleri de Thrash Metal e saygı duruşu niteliğindedir. Ama grup bu albüm öncesinde bir dağılma süreci yaşasa da bunu çabuk atlatarak yollarına devam ederler.
(Am I Blood – Finlandiya)
Ama grubun beni asıl etkileyen ve bu grubu beğenmeme sebep olan albüm The Truth Inside The Dying Sun dır. Bu albüm özellikle vokaller ve sonrasında da sound açısından ilk iki albümlerinden çok daha etkili ve farklıdır. Painful Ignorance, Gone With You, Lies Wrote Mysteries ve The Truth Inside the Dying Sun parçaları benim için hit olmuş parçalardır. Vokalist Janne Kerminen albümün genelini sesi ile şekillendirmiş. Bu albümün bende yarattığı sanki Kuzey Amerika thrash metaline Finlandiya duygusal soundu katılarak ortaya daha değişik ruhu olan bir Metal albümü çıktığı hissidir. Grup bu albümden sonra Metal camiasından istediği ilgiyi çekememiş ve uzun bir süre uyku haline çekilmiştir. Tarihler 2008 yılını gösterdiğin de grup birden bire Shadows with the Colors adında bir parça yayınlarlar. Bu parça ile ortamı koklamışlardır adeta. Sonrasında 2011’de bu parçanın da içinde bulunduğu Existence of Trauma albümlerini yayınlarlar. Artık tarzları biraz daha moderndir ama hala thrash yapmaya devam etmektedir. Am I Blood 2011 yılından beri sessiz durumda beklemektedir.
BLINDED COLONY
Ülke : İsveç
Aktif Yıllar : 2002 – Günümüz
Blinded Colony ilk çıktığında benim hayranı olduğum In Flames ile özleştirilen bir gruptu. İlk albümleri olan Divine pek bir varlık gösteremeyen bir albüm olsa da grup 2006 yılında çıkardıkları Bedtime Prayers albümü ile kendini duyurdu. Bu albümde kullandıkları riffler ve ton In flames i andıran cinstendi. Hani bir grubu çok seversiniz ve onun tarzında müzik yapan diğer grupları arama isteğiniz olur ya işte o arayış sonucunda ben de Blinded Colony ile tanışmıştım.
Grubu ön plana çıkartan ise gerçekten modern İsveç Death Metal soundunu kullanarak oluşturdukları Bedtime Prayers albümü olmuştur. Bu albüm sayesinde Avrupa genelinde çok ses getirdiler.
(Blinded Colony – İsveç)
Ama nedendir bilinmez, bu albümle kazandıkları ivmeyi bir daha asla yakalayamadılar. Üstelik Bedtime Prayers albümünün başarısı sonrasında Sonic Syndicate ve Dark Tranquility ile beraber Avrupayı turladılar. Ayrıca Xbox oyunu olan The Darkness ‘te Once Bitten, Twice Shy parçaları soundtrack olarak yer aldı. Ama In Flames gibi grup ile özdeşleşmek ve iki büyük grupla Avrupa turu yapmak Blinded Colony’e hiçbir şey katamadı maalesef. Grup 2002 ile 2008 yılları arasında 8 üye değişikliği yaşadı. Bu durum onların yeni materyaller üretmelerine engel oldu. Grup 2011 de isimlerinin The Blinded olarak değiştiğini açıkladılar. Şu an için yeni gelecek bir albüm olup olmadığını bilmiyoruz ama bu grubun cidden Bedtime Prayers tarzında bir albüm daha çıkarmasını sabırsızlıkla bekliyorum.
STONEGARD
Ülke : Norveç
Aktif Yıllar : 2000 – 2008
Tarih 10 Ocak 2007 biletimi aldım sabırsızlıkla Everygrey konseri için Taksim’e geçtim. Bu konserin ön grubu olan Stonegard’ı da çok merak ediyorum tabii. Konser açıklandığında grubu araştırıp parçalarını dinledikçe cidden hayran olmuştum kendilerine. Mekana geldiğimde konserin Everygrey tarafından iptal edildiğini öğrendiğimde çok sinirlenmiştim. Mekanın karşısındaki tekelden bir bira alayım da kafam dağılsın derken içeriye dört sinirli tipin girmesi ile dumur oldum. Karşımda Stonegard grubu vardı! O zamanlar maalesef telefonumun kamerası yoktu ve bu benim için çok acı bir anı olarak kaldı. Adamlar da konserin iptal olmasına çok sinirlenmişlerdi. Kendileri gelmiş ama Everygrey gelmemişti ve onlar da bizimle beraber konserin iptal olduğunu mekanda öğrenmişlerdi.
(Stonegard – Norveç)
Neyse bu anımdan sonra grubu anlatalım biraz. Stonegard; stoner – groove metali harika icra eden bir gruptu. 2005 yılında çıkardıkları ilk albümleri Arrows ile ilgi odağı olmuşlardı. Vokalistleri Torgrim Torve sağlam bir ses ve iyi bir frontman idi. Arrows albümü thrash ögelerini de yer yer barındırmaktadır ve bu nedenle grup tarz olarak stoner mı thrash mı yapıyor acaba diye düşündürebilir. Ama 2006 yılında yayınladıkları ve benim aşık olduğum From Dusk till Doom albümlerinde daha sert bir sound ile stoner metal grubu olduklarını tüm dünyaya ilan etmişlerdi.
2008 yılında yakaladıkları başarı sonrası Norveç devi Enslaved ile turneye çıktılar. Ama ne yazık ki bu turneden sonra dağılma kararı alarak metal mezarlığına gömüldüler. 2007 yılından beri playlistim de olan bir grup Stonegard. Kimbilir, belki bir gün tekrardan bir araya gelirler.
SCAR THE MARTYR
Ülke : ABD
Aktif Yıllar : 2013 – 2015
Dağılmasına en çok üzüldüğüm grup diyebilirim. Ama bir grupta çok egolu adam varsa yürümüyormuş demek ki. Slipknot’un eski davulcusu Joey Jordison yanına Strapping Young Lad gitaristi Jed Simon ve eski Darkest Hour gitaristi Kris Norris alarak kurduğu gruba bir de vokalist Henry Derek’ i ekleyerek Scar the Martyr ‘i kurduklarında bu durum nu metal camiasında bir heyecan yaratmıştı. Grup aslında bir yan proje olarak görülüyordu ama Aralık 2013’te Slipknot ile yolları ayrıldığında Scar the Martyr, Jordison’un birincil odak noktası haline geldi. Sonrasında 2013 yılında çıkardıkları grup ile aynı adı taşıyan albüm harika bir başlangıçtı aslında. Albümde birçok hit parça bulunmaktaydı. Revolver dergisinde albüm epeyce övülmüş, Roadrunner Rocords ile anlaşma yapılmıştı.
(Joey Jordison’lı Scar the Martyr – ABD)
Sonrasında 2013 yazında Kuzey Amerika ve İngiltere turnelerini yaptılar. Ama birdenbire vokalist Henry Derek grup üyeleri ile müzikal farklılıklarımız var diyerek gruptan ayrıldığını açıkladı. Sonrasında Joey Jordison ; Henry Derek’in ayrılmadığını, gruptan kovulduğunu ve yollarına yeni bir vokalist ile devam edeceklerini açıkladı. 2016 yılında grubun kurucusu Joey Jordison grubun dağıldığını ve kendisinin başka projelerle ilgilendiğini söyleyerek çok güzel olabilecek bir hikayeyi sonlandırmış oldu. Buradan kendisine grubun dağıldığını neden üç sene bekleterek söylediğini soruyorum ben de.
Bu listeye başka bir yazımda devam edeceğim. Bir şekilde yok olup gitmiş güzel gruplar var ve bunları hatırlamanıza yardımcı olmak, eğer ki hiç duymadıysanız arşivinize bu grupları kazandırmayı görev edinmiş olan ben, yeni yazımda görüşene kadar iyi ve öfkeli kalın diyorum.
©2024@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”
2024’te gerçekleşecek metal müzik konserlerinin en heyecanla beklenenlerinden biriydi Opeth İstanbul konseri. Daha önce yolu Türkiye’den defalarca geçen grup, özgün, sanatsal ve çok katmanlı müziği ile progresif death metal türünün kuşkusuz en büyüğü.
Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletinin Weil am Rhein adlı kasabasında yer alan BADEN IN BLUT metal festivali, bu yıl yirmi birinci kez metal tutkunlarıyla buluştu. Hayranlar tarafından organize edilen festival, 2005 yılından bu yana “No bullshit. Just metal. Made by fans.” sloganıyla faaliyet gösteriyor.
Bugün, rock metal konserleri ile ilgili dikkatimi çeken bazı noktaları sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye’de rock metal konserlerinin genellikle erkek ağırlıklı bir topluluğa hitap ettiğini fark ettim. Belgrad’da izlediğim Rammstein konserinde yaşadığım deneyim de bunun başka ülkelerde de böyle olduğunu gösteriyor.
Metal Oda, 5 Ağustos 2024’te Freedoom Metal Festival İstanbul konseri öncesinde Tunuslu metal grubu MYRATH grubunun yapımcısı, bestecisi ve klavyecisi Kevin Codfert ile konuştu.
Nereden başlasam.. Hah.. 2008 “Judas Priest” konseri Kuruçeşme Arena. Hayatımda katıldığım ilk Judas konseri. Aylar öncesinden sahne önü biletlerimizi almıştık, planlar yapılmıştı, hazırlıklar tamamdı. Efsaneler efsanesi, belki en sevdiğim grup “Iron Maiden”ın bile ilham kaynaklarından “Judas Priest” ve tabiki Rob Halford İstanbul’a geliyordu. Kuruçeşme Arena denize nazır çok güzel bir alandı.
2024 yılının açıklandığında en çok heyecan yaratan konserlerinden biriydi Bruce Dickinson İstanbul konseri. Iron Maiden grubu ile gelmeyip de solo işlerinden bir seçki sunmak üzere gelmesine bozulan fanlari oldu tabii ki. Ama Iron Maiden ile gelse bu tadı alır mıydık bilemiyorum.
Bruce Dickinson kimdir, 19 Temmuz 2024 İstanbul konseri öncesi daha yakından tanımak ister misiniz?
7 Ağustos 1958 Worksop Nottinghamshire İngiltere’de doğan Bruce Dickinson ünlü heavy metal grubu Iron Maiden ’ın vokalistidir. Lirik tenor ses aralığı ve operatik tarzı ile heavy metal dünyasının en iyi vokalleri arasında yer alır. Şarkıcılık kariyerinin yanı sıra pilot, yazar, senarist ve eskrimci kimlikleriyle de öne çıkar.