Herkese selam! Yoğun konser takvimi arasında klasiklerin modası asla geçmez konseptinin belki de en kuvvetli “Thrash Metal” halkası efsanevi “TESTAMENT” konserini geride bıraktık. Son derece keyifli, heyecanlı, enerjik ve vahşi geçen bu konserden izlenimlerimi her zamanki gibi elimden gelen en iyi şekilde anlatmaya, siz kıymetli Metalci kardeşlerime biraz olsun yaşatmaya çalışacağım.

Konser saat 21.00’de başlayacak, 19.00’da kapı açılacak ve özel Dj setiyle İrem Küçükbulut bizlere atmosferi yaşatmaya girişecekti. Daha önceden hiç gitmediğim, bildiğim kadarıyla en azından Metal Müzik adına hiç konser yapılmamış bir mekan olan bu JJ (Jolly Joker) Arena’da neyin nesiydi? Bu sorunun cevabını da bol bol almış bulunduk. Bulutsuzluk Özlemi’nden Nejat abinin dediği gibi “Yine düştük yollara” Avrupalı ben gibi arkadaşlar için yollar uzun, yollar meşakkatli. Öyle Taksim’e, Beşiktaş’a benzemiyor. Olsun diyoruz biraz da Asyalı dostlar memnun kalsın, kalsın tabii de toplu taşıma yolu bitmiyor… Metrobüs, Metro, Yeni Sahra’dan sonra da yola eşeklerle devam ediyoruz. Arkadaşımın dediği gibi tam bir serüven! Nihayet mekana ulaştığımızda gördüğüm Avm, Zorlu Center’ın karşı yaka şubesi oluyor. Yemekler yeniyor, alışverişler yapılıyor, üst kata çıktığımızda tekrardan açık bir alan ve sevdiğimiz kısımlara geçiyoruz.


(JJ Arena’da Testament konserini beklerken demleniyoruz)


“JJ Arena”nın içerisine girmeden önce takıldığımız alan güzel, açıkhava bir Metalci parkına dönüşmüş durumda. İzmirli, Bursalı, başka şehirlerden gelen dostlar burayı erkenden doldurmuş. Eh “Testament” aşkı şaka bir şey değil, hepimiz heyecanlıyız, hepimiz konser saatini bekliyoruz. Eric, Alex, Chris… Özellikle Steve DiGiorgio ve tabi ki Chuck izleyeceğiz, kolay değil uzun zamandır bekliyoruz. Bu bekleme süreci grubun son eski “Dorock konserinden beri devam etmekte. Biletler 20 liraymış (Kadere bak!) O unutulmaz zamanları dün gibi hatırlıyorum. Konser iptal olmak üzereyken türlü fedakarlıklarla “Testament” konseri eski Dorock Bar’a alınmıştı, büyük olaydı, kaçırmak olmazdı! İçeride girecek yer yoktu, sokağın köşesinden “Testament” “Sound”u dinlemiştim ve inanılmaz mutluydum. Bu etkinliğin gerçekleşmesinde büyük emek sahibi Münir abime buradan selam olsun! Diğer büyük emek sahibi ve en büyük fedakarlık abidesi Ferhan abimle zaten konserde karşılaştık, o günleri yad ettik. Böyle böyle sohbetlere dalmışken zaman geçti, vakit geldi. Çocukları kaptığım gibi “JJ Arena”nın içerisine daldık.

(Testament heyecanına sahnedeki nefis ışık oyunları eşlik etti)

Genelde yaptığım gibi içeriyi şöyle bir tavaf ediyorum. Ortam şahane, içerisi şampiyonlar ligi gibi. Alan gayet geniş, şartlar büyük bir Metal Müzik grubu için çok uygun. Kitlemiz ekseriyetle yaşını başını almış fakat azımsanmayacak miktarca gencolarımız da alanı doldurmuş. Mekanın bar bölümleri güzel, hatta yurt dışında deneyimleme fırsatı bulduğum bir yeri de andırır cinsten. İçeriye girmeden hemen önce yan tarafta bulunan basketbol sahası konser öncesi NBA fanları için güzel bir seyir zevki de oluşturmuyor değil. Her neyse enough geyik hızlıca konsere geçelim. “Beastie Boys”tan “(You Gotta) Fight for Your Right (To Party!)” çalınmaya başlandığında tahmin edersiniz ortamda bir hareket, bir kıpırtı. Anlıyoruz ki adamlarımız hazır, sahneye çıkmak üzere. “D.N.R. (Do Not Resuscitate)” parçasıyla “Testament” sahneye çıktığında yaşanan olayları görmeniz lazımdı. Seyirci grubu, grup da seyirciyi çok özlemiş, böyle bir hasret giderme modeli olamaz. Chuck Billy’i sahnede gördüğümüz andan itibaren zaten film kopuyor. “3 Days in Darkness” ve nispeten yeni şarkı “WWIII” ile gazı kesmeden devam ediyoruz. Arkadaşlar yalan yok ses kötü. Bizim çocuklar her zamanki gibi ellerinden geleni yapsalar da bir şekilde o gece ses olmuyor ve iki gün boyunca süren kulak çınlaması bizlere eşlik ediyor. Chuck’ın sesi haddinden fazla açılmış, gitarlar patlıyor, davul (özellikle ziller) iyi duyulmuyor, “Testament” karakteristiği Bass gitarlar aradan neredeyse sıyrılmaya çalışıyor.

Sadece “ses” tek başına bir konserin kötü geçmesi için yeterli mi? Bana kalırsa hayır. Hele söz konusu “Oldschool Thrash Metal” olunca benim kabarık bitli saçlar açılıyor, dört bir yana dağılıyor. Her “Riff”te şeklimiz, her “Mosh Pit”te ismimiz var! “Children of the Next Level” dinliyoruz. Dördüncü şarkıdan sonra ses biraz daha düzeliyor ve bizi çok büyük bir sürprize hazırlıyor. “Setlist”in bu kadar başlarında beklemediğim, “Testament” dinlemeye başladığım ilk şarkı “Practice What You Preach” bütün haşmeti ve ağırlığıyla sahnede icra edilmeye başlanıyor. Şu yazıyı okurken azıcık hatırım varsa eğer arkaya bu parçayı ekleyin dostlar. Bana göre cennetten gelen ses buna benzer bir şey olsa gerek. Elimizden, kafamızdan geldiğince yardırıyoruz. “OVERKILL” konserinden beri kendimi böyle hissetmedim, bu kadar yoğun yaşamadım. “The Formation of Damnation” “Dark Roots of Earth” “True American Hate” sırayla “Testament” tarafından çalınıyor. Chuck Billy koca adamı, yaşına rağmen resmen sahnenin her yerinde! Böyle özel bir “Frontman” zor bulunur. Seyirci iletişimi, konuşmaları, her şeyi o kadar yerinde o kadar güzel ki… Adam ağırlığınca altın. Davul ve gitar performansları göz doldururken tekrardan Steve DiGiorgio’nun performansını hayretler içerisinde izliyoruz. Bu konserde aşırı güzel olan diğer bir konu ışık kullanımıydı. Işıklar grubun üzerine, zaman zaman tek tek grup elemanlarının üzerine vururken hakikaten görsel bir şölen oluşturdu. Ayrıca “Testament”ın arka plan görselleri de gayet kuvvetliydi.

(19 Kasım Testament konserinde thrash metale doyduk!)


“Low” ve “Native Blood” “Pit”ler, “Headbang”ler tüm hızıyla devam ederken bize meze olan diğer “Testament” şarkıları oluyor. Grup baştan sona harika bir performans sergiliyor, beklentileri sonuna kadar karşılıyor, “Thrash”in hakkı ne kadar verilebilirse “Testament” daha fazlasını sunuyor. Ne kadar iyi bir konser geçirirseniz geçirin, hiçbir şey sizi sıradaki parçaya hazırlayamaz; “Electric Crown” çalınmaya başlanıyor. Bu “Electric” olayında bir şey var, “Overkill” “Electric Rattlesnake”te olduğu gibi “Thrash Metal için mucizevi, büyülü bir sözcük. Son sürat alanın ortasında dönmeye devam ediyoruz. Herkes mutlu, herkes enerjik. Arkalarda durmayı tercih eden beyler bayanlar, önlerde birbirimizi yemekle meşgul olan bizi alkışlar ve gülücükler eşliğinde destekliyor, e tabi ki bu ayini “Testament” ve Chuck Billy sahneden körüklüyor, haliyle daha da gaza geliyoruz.

“Souls of Black” “More Than Meets the Eye” “Alone in the Dark” Bira, tuvalet, sigara! Konser bütün hızıyla devam ederken kendini zehirlemek isteyenler için yaratılan alanın yakınlığı göz boyayıcı! Hızlı bir ayaküstü sigara muhabbeti ve sonra paldır küldür tekrardan “Pit”ler’e girme koşturması. Yaş kitlesinin bilincinden midir başka bir sebepten midir bilinmez “Asya” insanları çok kibar. Ben “Pit”e koşturmaya çalışırken yer veriyorlar, kenara çekiliyorlar, gıklarını çıkarmıyorlar. (Ya da benden mi kaçıyorlar artık orası meçhul.) “First Strike Is Deadly” hangi Strike abi? Öldük bittik zaten, derken son perde açılıyor… “Trial By Fire” coşkunun zirveye vurduğu an olarak kolaylıkla tanımlanabilir. Güzel şekilde kullanılan ışıklar yüzümüze gözümüze vururken aynı güzellikten duman kullanımı konusunda maalesef bahsedemeyeceğim. Tamam bu da iyi bir görsel oluşturuyor fakat gerek görüş alanını kısırlaştırması olsun gerek makinalardan gelen sesin müziğin önüne gereksiz şekilde geçmesi olsun en azından benden geçer not alamıyorlar. Ses, duman vs. nazarlıklar olsun, Allah “Testament” grubuna dert zeval vermesin. Artık hiçbir anda olmadığı kadar “azma” zamanı, hiçbir anda olmadığı kadar “Pit”e girme zamanı. Bayanlar baylar sizlere “Testament”ın o geceki konserlerinde son şarkısı olan “Into The Pıt”i performansını anlatacak olmaktan gurur duyarım!

Bu muazzam, hiçbir Metalcinin es geçemeyeceği tam bir “Metalhead şarkısı olan eseri telefonla kayıt alırken arkadaki “Circle Pit”e şöyle bir göz attım, insanlara baktım, o güzel gülen yüzleri gördüm ve dedim ki neden olmasın? Kameram kayıttayken daldım tekrardan “Pit”in ortasına. Elimde değil kendimi tutamıyorum. İkinci not olarak bu satırları okurken ahanda bu parçayı da açmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. “Testament” sahnede yardırırken, artık ne kadar daha fazla devleşebiliyorlarsa, o kadar devleşirken biz dön baba dönelim seansına devam ediyoruz. Nihayetinde Chuck üzücü anonsunu, konseri bitiren duyurusunu harap olmuş kulaklarımıza geçiyor. Normal bir konserde çok bozulacağım, üzüleceğim haberi alırken bile valla ne yalan söyleyeyim fazla kırılıp dökülmüyorum. Eğlenmeye devam ediyorum “Pit” modundan uzun süre çıkamıyorum. Sürprizler bununla son bulmuyor, Chuck ve grup arkadaşları sahneye veda eder etmez “Manowar” “Warriors Of The World” şarkısı ses sisteminden veriliyor. Eller bilekte kenetlenmiş, yumruklar sıkılmış, haydi “Manowar” konserine dostlar! Joey De Maio bizi bekler!

(Testament İstanbul konserinden – JJ Arena)

Bu muhteşem geçen konserden izlenimlerimi, anılarımı, yaşadıklarımı elimden geldiğince anlatmaya çalıştım dostlar. Hızlı “Thrash” gibi bir yazı olmasına özen göstermeye çalışsam da buraya kadar okuyan arkadaşlara sonsuz teşekkürler. Konser bitti sürprizler bitmedi dedik, eh haksız sayılmayız çıkışta bizi “Pentagram” grubundan Cenk ve Ogün abim bekler. Onlarda müthiş geçen “Testament” konserinden son derece etkilenmiş durumdalar, her zaman olduğu gibi son derece hoş bir ruh hali içerisindeler. Bizi hiç kırmıyorlar, bir güzel fotoğraflarımız çekiliyor, anılarımıza yeni anılar katıyoruz sonra oradan rakıyı şaraba katmaya geçiyoruz. Her anıyla, her dakikasıyla son derece harika, üst düzey kalitede geçen bu konserin gerçekleşmesini sağlayan bütün dostlara teşekkürlerimizi tekrar ve tekrar sunarız, iyi ki varsınız. Hayat Metal Müzikle güzel. Nice konserlerde buluşmak üzere dostlar, sağlıcakla kalın, sevgiyle kalın, Metalle kalın!

(Tüm görseller: Ahmethan Dağlı)

©2024@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”