İngiliz progresif rock grubu Yes ilk albümünde hemen “Yes Müziği” yapmaya başlamadı. Hatta o müziği üstünde “Yes” yazan her albümde de bulamayabiliriz. Peki nerede bulunur bu Yes?
60’ların sonlarında İngiltere’de müzik sektörü çalışanlarının halen iş adamından ziyade müzisyen/sanatçı profiline daha yakın kişilerden oluştuğu dönemlerde, kendi seçimleriyle bir araya gelmiş genç müzisyenlerin gayeleri zevklerine uygun müzik yaparak yaşamlarını sürdürebilmekti. Bolca pratik yapıp, birlikte çok çalmaları ve ortaya “unique” bir tarz ve “sound” çıkartabilmeleri haliyle birkaç sene sürüyordu. Tabii ki sahnede bazı geceler yakaladığınız “büyü”yü albümlere yansıtabilmek ya da albümlerde ortaya çıkan “sound”u istikrarlı bir şekilde sahnede yeniden yaratmak belli bir ustalık gerektirir ve bunun vakit alması doğaldır.
Nitekim kendileri de “biz artık olduk herhalde” demiş olmalılar ki 3. Yes albümünün adını “The Yes Album” olarak belirlediler. Oysa ilk albümün adı da grubun kendi adını taşımaktaydı. (Yes -1969) Ama bu sefer “The Yes Album” (1971) 😉
Bu albümde değişen çok önemli bir unsur vardı ki o da gruba yeni bir gitaristin, Steve Howe’ın katılmış olması. Howe’ın gruba getirdikleri saymakla bitmez zaten, ama benim için Yes’in “altın” kadrosu bir sonraki albümde klavyeli çalgılarda çok özel bir müzisyen olduğu o tarihte de aşikâr olan Rick Wakeman’ın gruba katılmasıyla oluştu. O bir sonraki albüm benim de Yes’i ilk kez duyduğum albümdür, zira 7-8 yaşlarımdan itibaren evimizde sıkça dinleniyordu: Fragile (1971).
Birisi bana “Yes dinlemek, öğrenmek istiyorum. Sizce hangi albümden başlamam lazım?” diye sorsa (ki önceden Spotify’ın tavsiye listeleri yokken bu tip sorular daha sık sorulurdu) ben kesinlikle “Fragile” derim. Bugün belki birçok dinleyici Yes’i ilk olarak altın çağlarının sona ermesinden epeyce sonra yaptıkları “modernleşme” projeleri olan 90125 (1983) albümündeki “Owner of a Lonely Heart” parçası ile duyuyor. Zira bu hit şarkı hâlâ medyada rastgele karşımıza çıkabilen bir pop müzik harikası. Ancak gayet iyi biliyoruz ki o albümü Yes’in gelmiş geçmiş en önemli müzik gruplarından birisi olmasında rol oynayan çalışmalar arasında göstermek saflık olur. “Fragile” ise kendinden bir sonra gelecek olan ve büyük olasılıkla da çoğu Yes hayranı tarafından Yes’in Magnum Opus’u kabul edilen “Close to the Edge (1973)”e giden yolda, henüz çok da uzamamış şarkı süreleriyle fazla zorlanmadan dinlenebilecek enfes bir Progressive Rock albümüdür.
Fragile öyle bir albümdür ki içinde yok yoktur desem yeridir. Örneğin albümün açılışındaki “Roundabout”’ın, ölçülü ama merakımızı cezbeden akustik gitar ve piyanolu giriş bölümü sizi şarkıya öyle bir hazırlar ki Chris Squire’ın rock bas gitar dünyasında çığır açmış müthiş riff ’i ve Bill Bruford’ın o dönemdeki hemen bütün İngiliz davulcular gibi jazz aşkından epeyce bir miktar ödün vererek süzüp getirdiği davul partisi şarkıya girdiğinde dönüşü olmayan bir maceraya hazır hale gelmişsinizdir. Bu şarkı o yıllarda radyoda çalan dönemin şarkılarına göre yine de epeyce uzun ve fazla bölümlüdür ama hem kısaltılmış radyo versiyonu, hem de akıcılığı sayesinde Yes’in listelerde yükselmesinde ve uluslararası arenada tanınmasında büyük rol oynamıştır. Şarkıdaki enstrümantasyonu tarif etmeye çalışmayayım ama iyi bir dinleyicinin bu şarkıyı (ve bu albümdeki diğer çoğu parçayı) duyup bu müzisyenlere ilgi göstermeyeceğini düşünemiyorum bile. Çalınan sıradışı süslemeler, Squire’ın şahane geri vokalleri, klavye ve gitar solo bölümleri öyle ustaca aranje edilmiştir ki, yıllarca her dinlediğinizde yeni bir nüans ve detay yakalamanız işten bile değildir.
Albümdeki 9 şarkıdan 5’i her bir müzisyenin solo olarak planlayıp kaydettiği kısa parçalardır. Bunlardan Steve Howe’ın klasik gitar için bestelediği şaheseri “Mood for a Day” haricinde kalan eserleri “deneysel” olarak nitelendirebiliriz. Jazz ve Rock formlarının yanısıra orkestral kompozisyon ve düzenleme unsurlarının da ustaca kullanıldığı iki muhteşem eser, “South Side of the Sky” ve “Long Distance Runaround”, grup müziğinin seçkin örnekleri olarak albümde parlayan iki önemli yapıttır. Albümün kapanışında yer alan “Heart of the Sunrise” ise sanırım bütün dünyadaki hardcore Yes fanları için ziyafetin doruk noktasıdır. Müthiş heyecanlı bas ve davul riffleri ile başlayıp, gitar ve keyboard’un sıradışı müdehaleleriyle bezenmiş parça, Jon Anderson’un solistliğinin belki de zirve yaptığı (hiç de azımsanmayacak sayıdaki) şarkılardan biridir. Benim girişte “Yes Müziği” olarak tanımladığım kavramın karşılığı işte bu şarkıdaki sinerjidir. Nitekim Yes bu albümüyle beraber Rush’dan Muse’a kadar kendinden daha sonra gelecek olan birçok büyük gruba da örnek teşkil edecek olan Progressive Rock Müzik formlarının oluşmasında King Crimson ve Genesis gibi gruplarla birlikte ne denli kalıcı bir etki göstereceğini ispatlamıştır.
Son olarak 2015 yılında Steven Wilson’un gayet konservatif bir restorasyonla hem 5.1, hem de yeni stereo mikslerini yaptığı Fragile versiyonunu bütün müzikseverlere tavsiye etmek isterim. Wilson grubun diğer birçok “Yes Müziği” barındıran albümünü de büyük bir özenle restore etti. Plak meraklılarının bu albümleri box set olarak topluca edinebileceklerini, dijital kaynaktan müzik dinlemeyi tercih edenlerin ise Steven Wilson Yes Remixes linkinden bu albümlere ulaşabilecekleri bilgisini de buradan paylaşmış olalım.
Metal Oda’nın Notu: Bu yazının hazırlandığı günlerde Bill Bruford’un kendi You Tube hesabından paylaştığı 1989 “Heart of The Sunrise” konser kaydı ve açıklama bölümünde yer alan “Fragile” albümü, Yes soundu ve müzisyenlikle ilgili samimi düşünceleri de ilave okuma olarak şiddetle tavsiye olunur.
©2023@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”