Başarılı Hard Rock grubu The Madcap vokali İzgi Gültekin ve grup gitaristi / bestecisi Deniz Sayman, Nisan 2023’te çıkan son EP’lerinin ışığında bu keyifli ve müzik dolu sohbette Metal Oda’nın sorularını cevapladılar:
1- 2015 yılında İzgi ve Deniz olarak rock ve pop parçalarını coverlayarak çıktığınız yolda kurduğunuz The Madcap’in hikayesini kısaca sizlerden dinleyelim.
İzgi: Grubu kurmadan önce yaptığımız cover videolarıyla insanların bizden haberdar olmasını sağlayıp, oluşturmaya başladığımız dinleyici kitlemizle buluşmak için hemen konserler vermeye başladık. Katıldığımız bir kaç yarışma aracılığıyla grubu daha da fazla duyurduktan sonra singlelar yayınlayıp festivallerde çalmaya başladık. Temel bir kitlemiz oluştuğunda ilk albümümüz The Madcap Rising’i 2017 yılında yayınladık ve o günden bu yana sürekli konser vermeye, üretmeye, gelişmeye devam ediyoruz.
2) Ankaralı bir grupsunuz: aslında Türkiye’de Rock’ın beşiği Ankara. Kültürün de baş kenti bir bakıma.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Hacettepe Devlet Konservatuvarı hep ülkemizin orkestra ve konservatuvarlarının örnek aldığı kurumlar, oluşumlar. Şehrin daha kentli, daha bürokrat ve daha kapalı olmasının Ankara’da rock müziğin daha iyi filizlenmesine etkisi olmuş mudur sizlerce? The Madcap açısından bakarsak Ankaralı olmanın avantajları ve dezavantajları neler?
Deniz: Ankara’da lise ve üniversite yıllarımızda izleyebileceğimiz, bize yol gösterebilecek bir çok değerli müzisyeni izleme, dinleme ve onlarla bağ kurma şansımız oldu. ODTÜ’nün kurulması sırasında çalışan Amerika’lıların bir kısmının aynı zamanda blues müzisyenleri olup, burada müzik yaptıklarından, Ankara’lı müzisyenlerin onlardan etkilendiği ve öğrendiği bir dönem oldu. Biz de o nesli izledik, onlarla çalıştık ve bir şeyler kaptık.
Ankara’nın en önemli avantajının dikkat dağıtacak, zaman kaybına sebep olacak etkenlerin olmaması olduğunu düşünüyorum. Müziğimize ve çalışmalarımıza odaklanabiliyoruz.
İzgi: Deniz’in bahsettiği bazı müzisyenlerle çalışma fırsatım da oldu benim ve onlardan çok şey öğrendim. Ankaralı olmak, daha eski yıllarda tüm müzik piyasasının İstanbul’da hüküm sürmesi nedeniyle bir dezavantajdı ama şu anki dijital dünya sayesinde dezavantajdan çok avantaj. Çünkü Ankara derli toplu, yaşaması İstanbul’a kıyasla çok daha kolay bir şehir. O yüzden de üretime ağırlık verebiliyoruz.
3) Rock ve metal dendiğinde tabii ki çok fazla alt tür ve alt başlık var. The Madcap müziğinin glam olarak şekillenmesinde neyin ya da hangi sanatçı ve grupların etkisi oldu? Sizleri rock böceği ne zaman ısırdı? Tutkuyla bağlanmayı, sevmeyi gerektiren bir müzik bence rock.
Deniz : Kendimizi artık Glam’den çok Hard Rock grubu olarak niteliyoruz ancak bize göre en iyi şarkıcılar ve en iyi gitaristler glam veya glam öğeleri de içeren hard rock gruplarındaydı. Guns N’ Roses, Queen, Van Halen, Whitesnake, Extreme gibi bir çok örnekten bahsedebiliriz. Benim ilk dinlediğim rock grubu Queen’di. İlkokul yıllarımda dinlediğim The Offspring’in “Smash” albümü, ne kadar punk da olsa bence çok ciddi bir rock tavrı içeren bir albüm, benim için her şeyi değiştiren ilk adım oldu.
(Müzikal Etkiler)
İzgi: Ben Glam/Hard Rock ile 10’lu yaşlarımda tanıştım. Guns N’ Roses, Bon Jovi, Queen, Deep Purple ve Whitesnake beni en çok etkileyen gruplar oldu. Müzisyen/şarkıcı olmayı, bu müziği yapmayı hep hayal ettim ve hayallerimi gerçekleştirebildiğim için çok mutluyum. Burada ailelerimizin desteğini de unutmamalıyız tabii.
4) Dünya geneline bakarsak senfonik metal haricindeki türlerde metal erkek egemen bir müzik. Hele özellikle progresif metale bakarsak kadın vokal, kadın müzisyen sayısı belki bir elin parmakları kadar.
İzgi senin için Türkiye’de kadın rock vokali olmanın zorlukları oldu mu? Dünyadan senin beğendiğin, tekniğini, tarzını kendine yakın bulduğun kadın rock vokalleri kimler?
İzgi : Müzisyen olmak, müzisyenliği meslek olarak devam ettirmek başlı başına zor. Bu zorluğun kadını, erkeği, popcusu, rockcısı yok bence. Ben kendi adıma, kadın olduğum için bir zorluk yaşamadım. Küçük yaşlarımdan itibaren kendi ayakları üzerinde duran, hayatıyla ilgili kararları kendi alan ve bu kararların sorumluluklarını üstlenen bir insan oldum. Kadınlığın arkasına hiç sığınmadım, kendime ve yapabileceklerime güvendim, güçlü ve sağlam durmayı öğrendim. En önemlisi de çok çalıştım.
Özellikle Avrupa’da rock/metal dünyasında kadın vokaller çok kıymetli ve kadın vokalli gruplar ilgi görüyor. Türkiye yeniliklere biraz kapalı, rock/metal gruplarında kadın sesini yadırgadıkları oluyor. Ama biz bu konuyu aştık bence. Kaldı ki yaptığınız şeyi herkesin beğenmesi mümkün değil.
Sorunun son kısmına gelirsem, bu sıralar en sevdiğim kadın rock vokal, Battle Beast grubunun vokali Noora.
5) Deniz’e de benzer bir soruyu bestecilik ve gitar tekniği anlamında soracağım: kendini yakın hissettiğin, müziğini etkileyen, ilham veren sanatçı ve gruplar hangileri?
Deniz : Gitarist olarak Nuno Bettencourt, Eddie Van Halen, Vito Bratta, Paul Gilbert gibi isimler yanı sıra kendi öğretmenlerim Joel Hoekstra, Jennifer Batten, Martin Miller ve blues konusunda Debbie Davies’in de bende önemli yerleri var.
Beste anlamında Mr.Big, Van Halen, AC/DC, Guns N’ Roses bazen Dream Theater ve aslında aklıma gelmeyip bilinçaltımda bulunan bir çok gruptan esinlendiğimi düşünüyorum.
6) Yoğun konser, kayıt ve çalışma süreçlerinize ek olarak ikinizin de hocalık şapkalarınız var: İzgi vokal koçluğu, Deniz elektrik gitar öğretmenliği yapıyor. Ülkemizde pek çok rock metal grubunda sanatçılar genel olarak tam zamanlı beyaz yakalı olarak da çalışmak zorunda aynı zamanda. Sizlerin tüm zamanınız, enerji ve birikiminiz müzik odağında. Bunun avantajları, yer yer de dezavantajları neler sizce?
Deniz: En önemli avantajı, her gün sevdiğimiz işi yaptığımızdan bu bizim için çalışmak gibi olmuyor, keyifle, severek, isteyerek, yapmak zorunda olduğumuz için değil sevdiğimiz için çalışıyoruz. Başka bir avantajıysa programımızı kendi istediğimiz gibi şekillendirebiliyoruz. Bir çok insanın hayatına öğretmen, müzisyen ya da besteci olarak dokunabiliyoruz. Bunlar gerçekten harika.
Dezavantajıysa müzisyenlerin olumsuzluklardan daha çabuk etkilenmeye açık olmaları, müziğimiz için her gün savaşmak zorunda olmak ve bazen hayallerimize ulaşabilmek adına verdiğimiz çabanın zihinsel ve fiziksel sınırlarımızı zorluyor olması diyebilirim.
İzgi: Benim bugüne kadar müzik dışında bir mesleğim olmadı, maaşlı bir işim olmadı. Ve pandemi süreci dahil, böyle olmasından bir gün bile pişmanlık duymadım. Keşke müzisyen olmasaydım demedim. Çok emek verip gerek müzisyenlikte gerek eğitimcilikte iyi bir konuma gelmeye çalışarak dezavantaj olarak sayılabilecek şeyleri bertaraf ettim diyebilirim. Fakat, sanata ve sanatçıya daha fazla değer veren, sanatçının sosyal haklarını gözeten bir devlet politikasına da ihtiyacımız var. Ülkede olan her olayda kabak bizim başımıza patlarken, sadece bizim sektörümüzden fedakarlık beklenirken, kazancımız, hayat standardımız sekteye uğrarken yanımızda duracak, destek göreceğimiz bir devlet, kurum ve kuruluşlar, meslek örgütleri olmalı.
7) Gelelim yeni EP nize: bugüne kadar üç tekli çıktı bu EP’den. Livin in a Crime Scene, Tears of Another Day ve en son olarak geçen hafta Soundcheck. Başka tekli ekleme planlarınız var mı EP’ye, yoksa üç parçadan mı oluşacak?
Deniz: Yeni şarkılarımız gelecek tabii ki. Bundan sonra durmadan üretmeyi hedefliyoruz. Daha önce yapmak durumunda kaldığımız gibi 3.5-4 yıllık bir ara vermeden yeni şarkılarımızı paylaşacağız.
8) Tears of Another Day ve özellikle Soundcheck video klipleriniz çok şık, sürükleyici ve dinamik.
Kliplerin yapım aşamasından biraz bahsedelim, emeği geçenlerden.
Deniz: Tears of Another Day’de yönetmenimiz Can Marko’nun çok büyük bir emeği var. Uzun zamandır tanışıyor ve birlikte çalışıyor olmamızın, bizim ne istediğimizi anlıyor olmasının sonuca büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Bu klipte Musa Göçmen Senfoni Orkestrası hem salon hem de ekip olarak bizimle birlikteydi ve onların da büyük bir emeği var. 5 farklı gün, 5 farklı set kurarak çekildi ve büyük bir emek var arkasında.
Soundcheck klibininin görüntülerinin çoğunu Crime Scene turnesinde yine Can Marko çekti. Video editini ben yapmak istedim, çünkü böylece bu şarkı ve klibiyle ilgili hayal ettiğim sonucu ortaya çıkarabilecektim.
9) Tears of Another Day kayıplar ve hayat yolculuklarında kaybettiklerimizle ilgili dokunaklı bir ballad olurken, Soundcheck enerjisi ve melodik yapısıyla benim EP’deki favori işlerimden oldu; geçen hafta yayınlandığından beri programlarımda sıklıkla yer verdiğim bir parça. Soundcheck konusu hakikaten müzisyenlerin ve benim gibi program yapımcılarının baş belası, olmazsa olmazı. Sizler parçada bu soundcheck konusunu esprili bir şekilde ele almışsınız. Bu iki parçayı sizlerden dinleyelim. Özellikle Soundcheck beni çok eskilere götürdü, klasik soundu ve yapısıyla 80’lerin severek dinlediğim gözde glam/hard rock gruplarından tadlar buldum.
Deniz: Tears of Another Day single olarak yayınladığımız ilk ballad olduğu için grubun daha naif, daha duygusal bir yönünü gösterebildiğimiz bir şarkı oldu. Müzisyen olarak farklı riffler, daha yumuşak ve duygusal sololarla buluşturduk dinleyicimizi. Vokal olarak da yumuşaktan başlayıp şarkıyla birlikte yükselen, giriş, gelişme ve sonuç şeklinde yükselerek, sonunda tüm hüznü açığa çıkartan bir bakış açısı izledik.
İzgi: Soundcheck, büyük bir prodüksiyon yapmanız gerekiyorsa çok uzayabilen ve sizi çok yorabilen bir konu. Özellikle grup büyüme aşamasındayken her yere kendi ekibimizle ve tonemaisterımızla gidemiyorduk. O zaman da mekanların bizi ve müziğimizi tanımayan ses mühendisleriyle çalışmamız gerekiyordu. Bazıları gerçekten çok iyi iş çıkarttıysa da büyük çoğunluğunda problem yaşadık. Bunlar eskide kaldı ama yol açtığı travmalar baki :).
10) Soundcheck’i ilk dinlediğimde (katılabilseydik eğer) Eurovision’da Türkiye’ye büyük ödülü getirebilecek bir parça olduğunu düşündüm. Son yıllarda biliyorsunuz Eurovision’da bir rock metal fırtınası esiyor. Måneskin, The Rasmus, Apocalyptica, Lordi, bizden Athena, Mor ve Ötesi, maNga hep Eurovision ile yolları başarıyla kesişmiş gruplar. Bu sene de bildiğim kadarıyla çok beğendiğim ve uzun süredir radarımda olan Alman grup Lord of The Lost Eurovision’da ülkelerini temsil edecek. Makyajları, sahne şovları ve müzikleriyle çok başarılı olacaklarını tahmin ediyorum.
Umarım Türkiye Eurovision’a geri döner gelecek yıl. Ben ABBA, Celine Dion, Måneskin gibi yıldız grup ve sanatçılara dünya çapında şöhret getirip önlerini açması bakımından Eurovision’u çok önemli buluyorum, sizce?
İzgi: Ben çocukluğumdan beri çok ciddi bir Eurovision takipçisiyim ve müzisyen olduğumdan beri hayallerimden biridir Eurovision’da ülkemi temsil etmek. Son yıllarda yarışmaya katılmıyor oluşumuza da çok üzülüyorum. Fakat yine de yarışmayı izliyorum. Ne yalan söyleyeyim, altyapı üzerine half playback yapılıp şarkıların çoğunun ingilizce olması yerine, eskisi gibi gerçek orkestra ile tümü canlı olan ve ülkelerin kendi dillerindeki şarkıları duyduğumuz Eurovision’u tercih ederim.
(The Madcap konserde!)
Deniz: Eurovision’a katılmak neredeyse her müzisyenin çocukluktan gelen hayalidir ve amaçlarından birisi de sanatçılara dünya çapında tanınırlık kazandırmak. Ülkemizin yıllardır katılmıyor olması, hayallerimiz çalınmış gibi hissetmemize sebep oluyor. Ayrıca Türkiye katılmadığı için eski heyecanla takip de edemiyoruz.
11) Son EP’niz kendi plak şirketiniz Madcap Records’tan çıktı bildiğim kadarıyla. Müzik üretmeye kendi şirketiniz bünyesinde devam etme kararında hangi faktörler etkili oldu?
Deniz: Müziğimizin kontrolünün bizde olmasını istiyoruz. İstediğimiz zaman, istediğimiz şartlarda yayınlamak ve dinleyicimize sunmak istediğimiz şekilde sunmak istiyoruz. Plak şirketlerinin bir çoğunun müzisyenlere, gruplara hiç bir faydası da yok. Ne yatırım yapıyorlar, ne de doğru düzgün bir tanıtım. Yatırım ve destek alabilirseniz de bunun için gereğinden fazla mesai harcamanız gerekebiliyor. Ayrıca şirketler bu yatırımın karşılığını almayı bekliyor elbette. Biz de “Neden bu yatırımı kendimiz yapıp, tüm kontrolü ve tüm karşılığını kendimiz almayalım ki?” Diye düşündük. Şimdilik harika gidiyor, içimiz çok rahat ve mutluyuz. Bu şekilde devam etmeyi düşünüyoruz.
12) Sizlere müzik yolculuğunuzda başarılar dilerken, en sevdiğim soruya geldim. Sizin için müzik ne demek, tek kelimeyle.
Deniz : Tavır
İzgi: Ruh
13) Harika cevaplar. Son olarak okurlarımıza ve The Madcap hayranlarına mesajınız?
Deniz : Bizi dinledikleri, konserlerimize geldikleri ve yanımızda oldukları için tüm Madfan’e teşekkür ederiz! Onları çok seviyoruz.
İzgi: Bu güzel sorular ve sohbet için çok teşekkürler!
Metal Oda: Ben vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum.
©2023@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”