Alman pagan folk grubu Faun 25 ve 26 Kasım 2023 tarihlerinde Türkiye’de iki konser verdi. 26 Kasım’da İstanbul Zorlu Psm’de sahne alan Faun, hepimizin severek dinlediği folk ve pagan kültürlerini yaşatan şarkıları ile tanınıyor. Peki, Faun ’un yaptığı müziğin kalbinde atan paganizm nedir?
Kısaca doğaya tapma olarak tarif edilebilecek paganizm, aslında hepimizin ortak belleğine kazınmış ve bildiğimiz anlamda kültürün belkemiği olarak görülebilecek bir inanç sistemidir. “Paganizm” kelimesi antik bilgeliği ve doğayla uyum içinde bir ruhani yaşantı fikrini tek bir çatı altında toplasa da her bölgenin ve kavmin kendine özgü inançları ve gelenekleri vardır. Günümüzde mitoloji olarak adlandırılan hikayeler, efsaneler ve karakterler antik pagan inançlarından bize ulaşmış unsurlar olmakla beraber, bize paganizm hakkında pek çok bilgi sunar. İnançların kendilerine özgü tanrı topluluğu olan “Pantheon” kavramı incelenerek, farklı pagan kültürlerinin hangi tanrılara hangi özellikleri atfettiği anlaşılabilir. Bizlere kadar ulaşmış antik destan ve efsanelerde de bu tanrıların özelliklerini ve aralarındaki ilişkiyi inceleyerek toplumlar için arz ettikleri önemi daha net olarak anlamak mümkündür.
(Faun Grubu)
Faun hakkında, şarkılarında çeşitli pagan mitlerinden bir sentez sunarak halkların ortak benliğini oluşturan folk müziği kendi biçimlerinde yorumlayan bir grup denilebilir. Faun, daha çok Orta-Batı Avrupa inançlarından esinlense de Türk mitleri gibi farklı kültür ve inanışlara da bu sentezde yer vererek adeta folk müziği yeniden tanımlıyor. Çeşitli kültürleri ele alırken bu inanışlara gösterilen sonsuz hürmet ve çarpıtmadan, eksiksiz biçimde aktarmak da grubun belki de en belirleyici özelliklerinden biri. Gerek bizzat şarkıların kendisinde, gerek sahne performansları veya kliplerinde işledikleri kültürlerin ve inanışların gerçekçiliği, tarihselliği ve halklarının etnolojik yapısı ile uyum içinde sunulması Faun’u dinleyici için cezbedici kılıyor.
1998 yılında kurulan ve debut albümleri “Licht”i 2003 yılında yayımlayan grup, o zamandan beri müzik kariyerini aktif olarak sürdürmekte ve özgün benliklerinden ödün vermeden sürekli bir devinim halinde Pagan-Folk ve Orta Çağ olarak tanımlanan müziklerini dinleyiciye sunmaktadırlar. Müziklerinde harp, flüt, hurdy-gurdy, İsveç arpı, gayda gibi masalsı tınlayan antik enstrümanlar kullanan grubun ismi ise Roma Mitolojisinde keçi ayakları ve sivri sakalıyla tasvir edilen doğa tanrısı Faunus’dan gelmektedir (Fauna). Türünün öncülerinden kabul edilen Faun; Alman bir grup olarak dünyaya açılmış ve çeşitli ülkelerde rağbet görerek büyük bir hayran kitlesine ulaşmıştır. Hayranlarıyla aralarındaki samimi iletişimleri ve onlara verdikleri önem sayesinde de uluslararası çapta gördükleri sevgi her geçen gün artmaktadır. 2003 yılından beri 9 adet stüdyo albümü yayımlamış olan grup, bu albümler arasında en yenisi olan 2022 çıkışlı “Pagan” albümü kapsamında ilk kez Türkiye’de konser vermiş ve bunun ardından 2023 yılında bir kez daha bizlerle buluşmak için turne kapsamına ülkemizi de dahil etmiştir.
Türkiye konserleri öncesinde ise bizlere adeta bir sürpriz yaparak 17 Kasım tarihinde Fatma Turgut ile birlikte “Umay” isimli bir tekli çıkarttı Faun. Türk ve Moğol mitolojilerinde doğurganlık ve bereket tanrıçası Umay, üç boynuzlu, upuzun gümüş saçları ve beyaz elbisesiyle iyilik ve ışık saçan, çocukları, hamile kadınları ve yavru hayvanları koruyan zarif bir figürdür. Umay, en Eski Türkçe kelimelerden biridir ve Orhun Yazıtlarında da adı geçer. Orta Asya mitolojisindeki karşılığı “kadın ya da kız” anlamındaki Ece’dir.
(Umay Ana)
Faun’un Umay Ana’yı konu alan bu şarkısının sözlerinin Eski Türkçe (Türk yazı dilinin ilk dönemi) olması da dikkat çekiyor ve bizleri kökenimize doğru mistik bir yolculuğa çıkarıyor. Konser esnasında Faun’un Türk mitolojisini ve folk müziğini ne kadar sevdiğini ise bizzat grubun arpçı ve vokali olan Oliver SaTyr’in ağzından duymak ise bize kültürümüzün zenginliğini, güzelliğini bir kez daha anımsattı. Bunun yanı sıra grubun flütçüsü Stephen Groth’un sahnede Türkçe konuşarak seyirciyle kurduğu bağ kesinlikle gözden kaçmadı. İzleyiciye Türkçe olarak teşekkür eden, şarkılara eşlik etmeye çağıran Groth hayranlarına duyduğu sevgi ve minneti bütün gece boyunca gösterip bizlerin yüzünde birer tebessüm oluşturdu. Ancak, Faun’un İstanbul için hazırladığı sürprizler bununla da bitmedi: sahnede “Umay” parçasını çaldıkları esnada kendilerine eşlik etmesi için Fatma Turgut’u davet eden grup, Turgut’un ipeksi sesiyle beraber bizlere hem görsel hem de işitsel bir şölen sundu. Ülkemizin en başarılı ve yetenekli sanatçılarından olan Fatma Turgut’un uluslararası olarak tanınan Faun ile iş birliğini görmek ve bu bağlamda dünya çapında pek çok dinleyiciye ulaşarak ülkemizi en güzel şekilde temsil etmesi ise bizlere inanılmaz bir gurur verdi.
(Fatma Turgut ve Faun’dan “Umay”)
“Umay” şarkısının yanı sıra, grubun 2011 yılında yayımladığı “Eden” albümünden yine Orta Türkçe-Uygurca ile yazılmış “Oyneng Yar” parçası da İstanbul konserinin setlistinde yerini aldı. Grubun ilk Türkçe şarkısı olan “Oyneng Yar”, tıpkı 26 Kasım gecesi Faun’un bizlere özenle dinlettiği diğer şarkılar gibi, seyirciye ruhlarının derinliklerinde bir masalı keşfettirdi. Faun’u sahnede izlerken fark ediliyor ki grubun giydiği kostümler, görsel efektler ve kısacası gözümüzle seçebildiğimiz her unsur müthiş bir ahenk içinde, dinleyiciye benzersiz bir fantastik deneyim yaşatmak için bir araya gelmiş. Vikinglerden Kelt büyülerine kadar geniş bir yelpazede mistik unsurlarla bezeli şarkıların her biri dinleyicinin kalbinde farklı bir kilidin açarak, dinleyeni zamansız maceralara sürüklüyor. Her bir şarkının ardındaki hikâye birbirinden özel olduğu gibi, Faun’un sahnedeki kucaklayıcı enerjisi ile hikayeleri vücut buldu. Laura Fella ve Adaya’nın güçlü ama bir o kadar da efsunlu; kimi şarkıda haykıran, kiminde ise ağıt yakan sesleri de şarkıların gizemli ve belki de biraz tuhaf ezgilerine eşlik etti. Konser esnasında her bir enstrümanı ve vokali ayrı ayrı duyduğumuz kadar aynı zamanda hepsini bir bütün olarak da duyduk, ki bu Faun’u gerçekten benzersiz kılan bir özellik. Sahnede farklı kültürlerin, halkların ve müziklerin bir arada sunulması dışarıdan bakıldığı zaman kaotik, ancak katmanlarına ayrıldığı zaman ise uyum ve denge içerisinde olan bir varoluşu gözler önüne serdi. Enstrümanlarıyla adeta bir ozan edasıyla hikâye anlatan, anlattıkları bu hikayelerin içinde bizzat yaşayan Faun her şarkıda dinleyiciyi büyüsü altına almayı başardı.
(Faun İstanbul konserinden)
Elbette ki, bu konserin bu denli unutulmaz olmasında farklı unsurların da etkisi vardı. Konserin gerçekleştiği Zorlu Performans Sanatları Merkezi (Zorlu PSM) hakkında konserden önce bazı tereddütlerim olsa da kapısından içeri girdiğim anda hepsini dışarıda bıraktım. İçerisi beklenmedik şekilde geniş olan Turkcell Sahnesi aynı zamanda oldukça konforluydu. Sahne alanında içecek almak için stantlar olması sayesinde kimse gösterinin bir dakikasını bile kaçırmadı; düzenli olması sebebiyle de ne konsere girerken ne de çıkarken kargaşa yaşanmadı. Bütün dinleyicileri rahatça barındıran mekânın akustiği ve aydınlatma sistemi de kusursuz ayarlanmıştı. Mekânın özeni sayesinde konser boyunca hiçbir teknik aksaklık veya talihsizlik yaşanmadı; bu da hem grubun sahne deneyimini keyifli hale getirdi hem de dinleyicinin çıktığı büyülü yolculuğu adeta bir düş gibi deliksiz kıldı. Gerek alan planlaması gerek yalıtım Zorlu PSM Turkcell Sahnesinin bu konser için doğru yer seçimi olduğunu gösteriyor. Böylece, hem mekânın kendisi hem de organizatörler gerçekten de inanılmaz bir gösterinin altına imza atmış oldular.
Faun’un 26 Kasım İstanbul konseri hakkında söylenecek o kadar çok söz var ki, belki de bu noktada genel bir bakışı geride bırakıp kişisel deneyimimi tasvir etmem daha faydalı olacaktır. Günler öncesinden heyecanı beni saran ve ilk haberini duyduğumdan beri harika bir deneyim olacağından emin olduğum bu konser benim tüm beklentilerimi aştı. Benim kadar heyecanlı ve tutkulu bir seyirci kitlesinin içinde bulunmak, bazı şarkılarda onlarla birlikte kolektif olarak aynı duyguları paylaşmak, bu konseri benim için bu kadar unutulmaz ve nefes kesici yapmıştır belki de. Benimle aynı müzik zevkini, belki de aynı inanç ve görüşleri paylaşan yüzlerce insanla Faun’un şarkıları aracılığıyla buluşmak bana müziğin ne kadar güçlü olduğunu, birbirini hiç tanımayan insanları ortak bir noktada bir araya getirebildiğini hatırlattı. Farklı kültürlerden, hayatlardan gelen bunca insan aynı şarkılara eşlik edip aynı mutluluğu paylaştı ve bizlere sanatın günümüzdeki pek çok unsurun aksine ayrıştırıcı değil birleştirici olduğunu gösterdi.
(Faun İstanbul – 26 Kasım 2023)
Diğer izleyiciler ve grup üyeleri ile aramdaki sözcüksüz iletişim ve de ortak paylaşımımızın yanı sıra kendi özüme de bir ayna tutma fırsatı yakaladım: bazı anlarda neredeyse trans olarak adlandırılabilecek bilinç durumlarına girip, zihnimin pusunun ardında iç dünyama dair yeni bilgiler buldum. Faun’un şarkılarının bana hissettirdikleri “büyülü gerçeklik” kavramından farksızdı ve bu hisler duyduğum melodilerle harekete geçti. Çaldıkları her şarkının ardındaki inançlarla, efsanelerle ve öykülerle sanki o an o düşsel evrende yaşıyormuşum gibi tutundum ve beni alıp çok uzak zamanlara, diyarlara götürmelerine izin verdim. Çünkü içten içe inandığım, ve o gece orada olan herkesin derinlerde bir yerlerde inandıklarını düşündüğüm üzere ruhlarımız bu şarkılarda konu edilen aşkları ve maceraları hala hatırlıyor; Faun ise bizlerin elinden tutarak bu anıları yeniden bulmamıza yardımcı oluyor.
(Pan flütüyle bir Faun- Hans Makart)
Metal Oda‘nın Sanat Notu: Roma Mitolojisinde yer alan yarı insan-yarı keçi Faunlar iyi ve iyiliksever varlıklar olup, Faun’un Eski Yunan Mitolojisindeki karşılığı Satyrler ise sinsi ve kötücül varlıklardır. Aralarında fiziksel farklar da bulunur. Faun konusu, klasik müzikte empresyonist Fransız besteci Claude Debussy tarafından işlenmiştir. Debussy ‘nin “Prelude to the Afternoon of a Faun” senfonik şiiri (tone poem) en ünlü eserlerinden biridir ve Fransız şair Stephane Mallarmé’nin “L’Apres-midi d’un Faune” başlıklı şiirinden esinlenmiştir. Efsanevi Rus dansçı Vaslav Nijinsky ‘nin Debussy’nin müziğine yaptığı koreografi, “L’Apres-midi d’un Faune” eserini bale repertuvarına kazandırmıştır. Nijinsky, eserin 1912 yılında Paris’teki ilk sahnelenişinde kendi bizzat dans etmiştir. Çıplak ayakla ve klasik üsluptan uzak dans edilen eser, seyirci ve eleştirmenlerin tepkisiyle karşılaşmış olup, bugün modern balenin ilk örneklerinden biri olarak kabul edilir. Nijinsky’den sonra gelen büyük bale yıldızları Rudolf Nureyev, Mikhail Baryshnikov gibi sanatçılar tarafından da yorumlanmıştır.
(Vaslav Nijinsky Faun rolünde)