Woodstock Müzik Festivali hakkında, müzik tarihindeki en önemli festivallerden birisidir denebilir. Özellikle 60’lı yılları düşündüğümüzde aklımıza önce Woodstock 69 ya da Ay’a iniş gelir.
Jimi Hendrix, The Who, Janis Joplin, Jefferson Airplane, Grateful Dead, Creedence Clearwater Revival, Santana, Joan Baez gibi önemli sanatçıların yer aldığı, katılımcıların da üç gün boyunca kendilerini barışın, sevginin, müziğin ve beraberliğin kollarına bıraktığı Woodstock Müzik Festivali nasıl oldu da 1999’daki otuzuncu yıl kutlamalarında bir faciaya imzasını attı? Gelin birlikte inceleyelim.
(Woodstock 1969 ekseninde sevgi ve barış vardı).
30. YILIN ARKA PLANI
Organizatörlüğünü Michael Lang’in yaptığı bu festivalde özgürlük ve “karşıkültür” kavramları benimsenilmiş, büyüsünü kaybetmemesi umut edilerek 30. yılını kutlamak üzere orijinal festival alanından 160 km uzakta kullanım dışı bir hava kuvvetleri üssü bulunmuştu.
Hazırlıkların tamamlandığı, yüzbinlerce kişilik bir kalabalığın festival alanına giriş yaptığı sırada ortama heyecan ve sevinçle kaplanmış bir atmosfer hakimdi. Maliyetten kısmak için her yolu denemiş olan festival organizasyonu, giriş sırasında yağan yağmurdan dolayı yıkılan çitlerde, kalabalığın yarısının ücretsiz girmesi sebebiyle bir hayli zarara girmişti ancak ilerleyen vakitlerde yeniden bir efsaneye imza atacaklarını düşünüyordu.
Attılar da. Woodstock 69 ne kadar ses getirdiyse, Woodstock 99 da bir o kadar ses getirdi. Ancak festivalden sonra medyada yer alan haberler, sahne alan gruplar ve festivalin başarısından ziyade, Woodstock markasının aleyhine yöndeydi. İlk gün, James Brown’ın yaptığı açılış ile keyiflenen topluluk günün ilk saatlerinde 1969 yılını yaşatıyor, dans ediyor, birbirleriyle kaynaşıp barışçıl bir atmosfer yaratıyordu.
İnsanların Woodstock sınırları içerisinde istedikleri kişi olabilmeleri, çoğunluğun kendi istekleriyle çıplak, sarhoş ve yargılanmadan eğlenmeleri topluluğa kendilerini bir hayli özgür hissettirmişti. Ancak alkolün, uyuşturucunun, çıplaklığın baş gösterdiği bu alanda işlerin kaosa doğru sürüklenmesi çok süremezdi.
(30. yılda kaos başlarken)
KAOSA DOĞRU
Havanın sıcaklığından yakınan topluluk, o dönem 0.65 cent’e satılan suyun festival alanında 4 dolar olması ve ücretsiz su alanlarının önünde de saatler süren sıraların olmasıyla bir hayli sinirlenmiş, personel yetersizliği ve kalabalığın yoğunluğu nedeniyle de tuvaletler ilk günden kullanılamayacak hale gelmişti. Ancak yine de ilk günün heyecanı bu tip sorunları halı altına itmiş, insanlar eğlenmeye ve kendilerini müziğe vermeye devam etmişti. O gün sahne alan gruplar arasında Jamiroquai, Buckcherry, Offspring, herkesin heyecanla beklediği Korn, ardından da kapanışı yapacak olan Bush vardı. Birinci güne imzasını atan Korn, sahneye çıktığı andan itibaren kalabalık kontrol altına alınamaz bir heyecan ve agresiflik içinde dalgalanıyor, Jonathan Davis’in sahne performansı yüzbinlerce kişiyi domine ederek eşi benzer görülmemiş bir konser ortamı yaratıyordu.
2022 yılında yayımlanan “Tam Bir Felaket” isimli Woodstock 99 belgeseline konuk olan Jonathan Davis, böylesine bir kalabalığı elinde tutmanın hiçbir hissin yerine geçemeyeceğini, daha önce böyle bir konser deneyimi yaşamadığını söyler ve çıkan kaosun, agresyonun, onlarca yaralanan ve sahnenin önüne itilen insanların sonunda sahneye kapanış için çıkacak olan Bush’a acıdığını söyler. Woodstock’un bağlı olduğu ruhu anlayan ve sahneye tereddütle çıkan Bush ise öfkeyle dalgalanan kalabalığı performansıyla dindirmiş ve vokal Gavin Rossdale’in deyimiyle “olması gereken noktaya” çekmişti.
Olayların kızışmaya başladığı gün Cumartesi, yani ikinci gün oldu. İmkan kısıtlılığından dolayı öfkelenmeye başlamış olan katılımcılar festival alanını yağmalıyor, “barış duvarı” adı verilen duvarları yıkıyor ve çok net bir şekilde organizasyona tepki gösteriyorlardı.
(Woodstock 30. yılında sevgi ve barıştan şiddete evrildi)
Önceki gün Offspring’in yaptığı “su şişesi fırlatma” eylemiyle çöpten yürünemeyen festival alanı bunlarla birlikte tam bir savaş alanına dönmüştü. Bunlar bir yana, topluluk kızıştıkça cinsiyetçilik de baş gösteriyordu. Kalabalık erkek toplulukları festivalde bulunan kadınlara soyunmaları için toplu baskı kuruyor, kadın sanatçılara “göğüslerini göster” yazan pankartlar tutuyor ve onlar için tehlikeli bir atmosfer yaratıyordu. Bir yandan da festivale katılamayanlar için üç gün boyunca süren ücretli yayınla birlikte MTV sunucularıyla dolu olan festival alanı ister istemez insanları kamera karşısında vahşileştirmeye itiyor, organizasyona olan tepkilerini açıkça herkese gösteriyorlardı.
İkinci gün sahneye çıkanlar arasında 90’ların en büyük gruplarından Limp Bizkit de vardı. Eğer sahneye çıktığınızda 250 bin kişilik bir topluluk size bakıyor ve tek bir el hareketinizle kontrolünüz altına girebiliyorsa bu gücü kullanmanın binlerce yöntemi vardır. Limp Bizkit vokali Fred’de bu güçten fazlasıyla yararlandı ve şu sözleri söyledi:
“Kaçınız bir sabah uyandığınızda gününüzde olmadığınızı ve bir şeyleri kırmak istediğinizi düşündünüz?”
(Limp Bizkit sahnede – Woodstock 99)
Bu sözlerin ardından Break Stuff şarkısının girmesiyle birlikte sahnede devleşen Fred Durst’ün ona sakin olmasını söyleyen üstbenliği ve bildiğini yapmasını söyleyen benliğinin kapıştığını görebiliyordunuz. Fred tabii ki bildiğini yaptı ve Break Stuff sırasında yaşanan kaosun öncüsü oldu. Kalabalık barikatlara tırmanıyor, birbirlerine saldırıyor, onlara uyum sağlayan Fred ile birlikte büyük bir yağmacılık yapıyorlardı. Güvenlik ekiplerinin kontrole alamadığı bu kaos, ancak Limp Bizkit’in sahneden indirilmesiyle sona erebildi. Bu koas sırasında hayatını kaybeden, cinsel istismara uğrayan ve bolca yaralanan oldu.
Limp Bizkit’ten sonra sahneye çıkan Fatboy Slim, yarattığı rave ortamıyla kısa bir süreliğine insanları tekrar bir araya toplamayı başarmış, ancak çok geçmeden kalabalık tekrardan yağmacılığa başlamış ve bunun sonunda tedirginlik yaşayan Fatboy Slim, ona tepki niteliğinde fırlatılan eşyalarla birlikte sahneyi terk etmişti. Organizatörlerin dehşete düştüğü, yetersiz güvenlik önlemleriyle kalabalığı kontrole almayı başaramadığı bir gün daha sona ermişti ve daha sırada Pazar günü vardı.
KAOS’UN TEPE NOKTASI VE KIYAMET
Festival günleri sırasında yapılan yayınlarda her şeyin kontrol altında olduğunu, abartıldığı kadar kaos olmadığını söyleyen Michael Lang’de söylediklerine karşı Woodstock 99 için oldukça büyük bir hayal kırıklığı ve bir hayli maddi zarar içine girmişti. Pazar günü kalabalığın yarısıdan çoğu önceki gün olan karmaşadan sonra konser alanında daha fazla durmak istemedi. Sular pislikten içilmiyor, tuvaletler kullanılamıyor, insanlar uyumak için gölge bulamıyor ve önceki gün yaşanan kaostan sonra güvenlikleri için festival alanında bulunmak istemiyorlardı. İnsanların konser alanını boşaltması organizasyonun aleyhine olması sebebiyle bir nebze de olsa heyecan yaratmak ve kalabalığın ilgisini geri kazanmak adına, o akşam sahne alacak olan Red Hot Chili Peppers’dan sonra katılımcıları sürpriz bir sanatçının beklendiği söylendi. Red Hot Chili Peppers için hali hazırda heyecanlı olan topluluk bu anons üzerine daha da heyecanlanmış ve beklentilerini en yüksekte tutup tahminler yapmaya başlamışlardı. Aralarında Guns N’Roses’ın geri döndüğünü ileri sürenler dahi vardı.
Günün ilerleyen saatlerinde kendilerini akşam vakti olacak Red Hot Chili Peppers konserine hazırlayan kalabalık, bir yandan önceki akşam yaşananlardan dolayı organizasyon ekibini tedirgin ediyordu. Bu süreçte Woodstock 99’u kurtarmak için son birkaç saati kalan organizasyon ekibinin aklına şöyle bir fikir geldi: Red Hot Chili Peppers sahnedeyken seyircilere bir sürü mum dağıtılacak ve bu sayede konserin sonunda her yer aydınlatılacak, tüm olanlara karşı “silahlı nefrete karşı bu neslin en büyük tepkisi’ göstergesi algısı oluşturulacaktı.
(Festival alanı yangın yerine döndü – Woodstock 99)
Ancak işler nasıl gelişti dersiniz? Bas gitarist Flea’nin sahneye çırılçıplak çıkmasıyla birlikte kendi kıyafetlerini de fırlatıp atan topluluk, geri kalan üyelerin de sahnede yerini almasıyla büyük bir heyecan dalgasına kapıldı. Her şey güzel gidiyordu. Red Hot Chili Peppers Under the Bridge şarkısını çalmaya başladığı sırada seyirciye 100 bin adet mum dağıtıldı. Bu ışıklı seremoni gerçekten de kısa bir süreliğine amacına ulaşmış, insanları bir araya getirmiş ve organizatörler ulaşmak istediği amaca ulaşmıştı. Ancak öfkelerini kusmak için tetiğin çekilmesini bekleyen bir topluluğa silah verirseniz, çıkan kurşun için onları suçlayamazsınız. Konserin romantik atmosferi bir anda çıkan alevlerle dağılmıştı. İnsanlar korkuya kapılmış, organizasyon ekibi ve güvenlikler işleri nasıl yoluna koyacaklarını düşünüyorlardı.
Seyiriciyi yatıştırmak için içlerinden hiçbirinin etkili olmayacağını düşünen organizatörler o anda onlara tek ses dinletebilecek kişileri, Red Hot Chili Peppers ekibini tekrar sahneye çağırdı. Vokal Anthony Kiedis’ım deyimiyle “Kıyamet” filmine dönen festival alanı, tekrar sahneye çıktıklarında Jimi Hendrix’in “Fire” şarkısını çalmalarıyla birlikte ironik bir hale büründü ve herkes “bir ateşin yanında durmaya” başladı. Alevlerin çoğalmasıyla sahneden ayrılan rhcp ile birlikte herkes anonsu yapılan sürpriz sanatçı için beklemeye başlamıştı. Ancak sürpriz sanatçı yoktu. Bunun üzerine hayal kırıklığı ve öfkeyle dolan kalabalık, ekrana Jimi Hendrix’in görüntüsünün yansıtılmasıyla birlikte daha da öfkelenip ellerinde ne varsa ateşe vermeye ve böylece tepkilerini göstermeye başladılar.
Duvarları yıkıyor, sahneyi ve sahne çevresindeki her şeyi parçalayarak ateşe veriyorlardı. Bir yandan öfkelerini görevlilerden de çıkardıkları için organizatörler kendilerini güvence altına alacakları yerlere kapatmış, MTV ekibi de festival alanını terk etmişti. Artık festival alanında yalnızca anarşi, öfke, kaos ve çete mantalitesi vardı. Çıkan alevler festival alanından yayıldı, parçalanabildiği kadar yer parçalandı ve bunlar olurken bir sürü insan kendi yarattıkları kaosun içinde zarar gördü. Yaralananlar, toplu tecavüz mağduru olanlar, hayatını kaybedenler ve parçalanan onlarca şeyin ardından gelen güvenlik ekipleriyle birlikte dağılmaya başladı herkes.
(Woodstock 99)
WOODSTOCK’IN SONU
Ertesi sabah festival alanında olan herkes yaşananların gerçekliğiyle bir daha yüzleşmişti. Pek çok kişi için bu bir “son” olmuştu.
Woodstock Müzik Festivali’nin adı lekelenmiş, haberler şimdiden bu vahşet ile dolup taşmaya başlamıştı. Kimileri bu festivali “müziğin öldüğü gün” olarak da tanımlar. Konserden sonra yapılan röportajlarda kimileri hayatlarının en kötü deneyimi olduğunu söylerken büyük bir grup unutulmaz bir deneyim olduğunu ve bir daha yapılsa, bir daha geleceklerini söylemişti.
Bu festivalde olanları daha detaylı bir şekilde öğrenmek için 2022 yılında yayımlanan “Tam Bir Felaket : Woodstock 99” adlı belgeseli izleyebilirsiniz. Bu belgesel çekildikten 3 ay sonra Woodstock’un kurucularından Micheal Lang dünyaya gözlerini yumdu.
Böylece Woodstock da kendisiyle birlikte tarihin tozlu raflarında yerini aldı.
(Woodstock 99, orijinal 1969 festivalinin ruhuna leke sürerek tarihe karıştı.)
©2024@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”