Uzun yıllardan beri dost meclislerinde konuşulan bir konudur “Türk Metal Müzik tarzı var mı? Ve Ülkemizde neden Metal Müzik Piyasası oluşmuyor?” Benimde yıllardır kafama takılan bir soruydu bu. 90’ların başından beri Metal Müzik dinleyicisi olarak ülkemde bu konuda bir zayıflık olduğunu her zaman gördüm. Yanı başımızda ki Yunanistan da bir Metal Müzik Piyasası oluşmuşken kendi ülkemde neden oluşamıyordu acaba? Oysa ki konserler yeterince doluydu. Bursa örneğin, çok eskiden bir Rockcity di. Ankara ve İstanbul’da rock mekanları dolup taşarken bu camia neden bir Avrupa ülkesinin seviyesine gelemedi?
Bu nedenle ülkemizin güzide Metal Müzik Müzisyenlerine bu soruyu yönelttim. Sağolsunlar onlarda içten cevap verdiler. Onların yorumlarını hiç bir şey katmadan size direkt olarak iletmek istiyorum ve bu konuda kararı size bırakıyorum. / Zafer Ayaz- Metal Oda
Can EKİCİ – MG3
Alman thrash metali veya Norveç black metali gibi bu topraklarla özdeşleşmiş bir metal müzik tarzından bahsetmemiz pek mümkün görünmüyor. Ülkemizin kendine özgü bir metal müzik tarzının olduğunu ifade etmek zor…
Zira bölgesel olarak bile müzik gruplarımızın arasında bir homojenlik bulunmuyor. Bay Area Thrash Metali gibi belirli bir bölge ile özdeşleşmiş bir müzik türünden bahsedemiyoruz. 90’larda ve 2000’lerde metal müziğin kalesi gibi görülen Ankara’nın bile kendine has bir metal müzik tarzı olduğunu söyleyemeyiz. Yerli grupların her biri kendi tarzında özgün olabilse de, birbiri ile bir akım içinde benzeyen bir tarza sahip değiller. Örneğin; Ankara Thrash Metali, İstanbul Power Metali veya İzmir Death Metali diye bir kavram kullanamıyoruz. Bu müzik türü, ithal olarak metropollere giren ve bu toprakların ruh haliyle yorumlanan bir yapıda… Bu yorumlamalar da her grupta farklı şekilde ortaya çıkıyor. Belki de coğrafyamızın geniş, mevsimlerimizin her bölgede farklı, ruh hallerinin ve insan yapılarının kozmopolit olması da buna etkendir.
Metal müziğin türleşmesi daha eski yıllara dayanıyor, artık farklılıklar daha çok folklorik veya psychedelic öğeler ile kendini gösterebiliyor. Türkiye’nin çoğunluğun folklorik öğeler kullanarak metal müzik yaptığı kendine özgü bir tarza sahip olması, belki de çeşitliliği kısıtlayarak, durumu keyifsiz bir hale getirebilirdi.
Esasında rock müzikte Türkiye’nin kendine özgü bir tarzı var: Anadolu Rock ve Anadolu’nun yöresel öğeleri ile harmanlanarak daha geniş kitlelere hitap edebiliyor. Metal müziği Anadolu’nun harmanı ile sentezlediğimiz zaman da karşımıza Anadolu Rock denen akımdan ayrışarak metal müzik denilmesi zor olan bir tür çıkabiliyor. Tabii ki bu denemeleri başarı ile yapan gruplarımız da mevcut. Ancak yine de; Anadolu Thrash Metali, Anadolu Heavy Metali gibi bir türden bahsedemeyiz.
(Can Ekici-MG3)
Alt bir kültüre ait piyasa; sosyal mekanları, müzik dükkanları, tişört dükkanları ve konser alanları ile oluşur. Şu anda metal müzik grubu tişörtleri satan kaç işletmeden bahsedebiliriz? Belki İstanbul Kadıköy ve Ankara’da birkaç tane dükkan ile sınırlı bunlar… Veya 2000’li yıllarda Ankara Kızılay’da her sokakta yer alan rock barlardan kaç tanesi kaldı? Yılda kaç tane festival yapılıyor? Kaç tane büyük konserde Türk grupları sahne alabiliyor? Bu müziğe ilgi azaldıkça mekanlar kapandı, piyasa küçüldü, piyasa küçüldükçe ilgi azaldı… Böyle çevrimsel bir süreç işte… Tabii ki ekonomik koşulların değişken, siyasi iklimin ve ülke gündeminin de hareketli olması insanların ilgilerinin temel ihtiyaçlara ve farklı kaygılara yönelmesine sebep oldu. İnsanlar, 2010’lardan sonra bu müziği evlerinde dinlemeye ve bara, konsere gitmemeyi tercih etmeye başladı. Bu müziği dinleyen orta sınıfın (öğrenci, beyaz yakalı çalışan), ekonomik olarak eğlenceyi finanse etme imkanı azaldıkça insanların tercihleri mecburen bu yöne evrildi. Açıkçası Türk metal piyasasından bahsetmek için, bu müziği dinleyen insanların sosyalleştiği, bir araya geldiği barlara, dükkanlara, konserlere ve sosyal ortamlara ihtiyaç var. Tabii ki mekanları doldurmaya maddi gücü yetecek insanlar olmadan olmaz…
Gökhan TOKER – SİS
Türkiye’nin kendi özgü bir metal tarzı yok sonuç itibariyle Batı’da çıkmış ve esas şekillerini İsveç, Almanya, ABD, Norveç, İngiltere ve Finlandiya gibi çeşitli ülkelerde almış bir müzik bu, fakat ülkemizde kendine özgü bir tarz ve tavrı sahip gruplara sahibiz, Bu anlamda en global örnek Pentagram elbette, doğu batı sentezini en iyi işleyen ve bunu uzun zamandır yapan ve yurt dışında tanınan bir grup olarak. Keza Folk ögelerden kendine özgü bir sound yaratan Yaşru grubunu da burada alabiliriz. Kendine özgü işler yapan ve müziğinde makam ve usülleri kullanan Dishearten, Khepra, Sis, Sabhankra gibi örneklerde var onun dışında Cenotaph isimli grubumuz kendine özgü sert soundu ve kendine has müziği ile kendine özgü bir isme de sahibiz, şu ana dek belirgin bir kendi adını verdiğimiz metal tarzına sahibi olmasa da kendine özgü gruplarımız var.
(Gökhan Toker – SİS)
Bahadır ULUDAĞLAR– Moribund Oblivion
Metal müzikte Türkiye son 20 yılda iyi bir gelişim kaydetti. Yetenekli müzisyenler ve sosyal medyanın da etkisiyle gruplar piyasaları, trendleri daha iyi takip edebilir oldu. Yerli müzisyenlerin en büyük eksikliği dış piyasaları tam takip edememesi ve bu nedenle geride kalmalarıydı. Tabi sadece sosyal medyadan takiple de olacak bir şey değil ve iddialı olmak için oralarda da fiilen bulunmak gerekiyor ama en azından eskiye oranla tamamen kopuk değil. Tarz yaratmış, öncü olmuş ülkeler bölgeler var ama her bölgede bunun olmasını beklemek yanlış olur. Tarz yaratmanın dışında metal müziğin genel olarak iyi yapıldığı ve bu şekilde öne çıkan ülkeler de var elbette. İskandinav ülkeleri, Amerika ve Orta Avrupa gibi… Tabi son dönemlerde Polonya, Fransa, İtalya gibi ülkelerin de atakları var. Türkiye’nin bu yarışta olabilmesi için çok daha fazla grup ihraç etmesi gerekiyor. Lokal bazda kalındığında o yarışın içinde olamıyorsunuz. Elbette zor biliyorum ama bu işte iddialı olan, olmak isteyen gruplarımızın hedefleri kesinlikle sınırlarımız ötesi olmalı. Yetenek potansiyeli yüksek ülkemizde fakat biraz vizyon eksikliği var. Radarları biraz daha açmak gerekiyor.
(Bahadır Uludağlar – Moribund Oblivion)
İbrahim BAŞLAR – LOGICIDE
Türkiye’de metal müzik alanında kendine özgü tarzı var mi sorusunu pek çok yönden ele alabiliriz .90’lı yıllarda başlayan süreçte pek çok metal grubu kuruldu ve pek çok albüm ve single dinleme şansı yakaladık. Metal müziğin başlangıcı İngiltere’dedir ve Amerika, Almanya, ve İskandinavya’dan çıkan gruplar tüm dünyaya metal müziği yaydılar. Kültürel olarak bakarsak şu anki konumumuzda benimsenen müzikal ritimler ve kulak aşinalığı olan kendimize has müzikal anahtarlarımız mevcut. İlk çıkan şarkılarda eldeki imkanların kısıtlılığı sebebiyle daha çok tarz olarak Avrupa ile Amerikan metalinden ihraç edilmiş riffler ve lirikleri mevcuttu fakat Pentagram’ın başlatmış olduğu hicaz ve phrygian dominant gamlarla yazılmış şarkılar, tempo müzikal cümleler ve lirikler açısından Türkiye’nin kendine has metal tarzının ilk temellerini attı diyebiliriz. Fakat metal türleri açısından Türkiye hala başka ülkelerin çıkardığı türlere bağlı durumda çünkü doğu müziğinin verdiği gerilim ve sert soundu bizden daha önceleri işleyip kaliteli imkanlarla kendilerine has tarzı edinmiş işler çıkarıldı. Fakat 80 ve 90′ lar jenerasyonunun Türk sanat musikisine kulak aşinalığı ve günümüz teknolojisiyle müziğe ulaşmanın daha kolay olduğu bir ortamda yeni jenerasyon da eski ve yeni Türk müziğine daha aşina ve bu da kendimize has hem folklorik hem de tonal anlamda tarzların çıkmasını kolaylaştırmakta.
Aslında tarzı etkileyen faktörler elimizde müzikal ve ekonomik imkanlarla yapılabilen isler de kendimize has bir tarzı ortaya çıkarıyor . Günümüzde heavy, groove, thrash, death, black metal ve core türlerinde pek çok grubumuz aktif sekilde üretim yapıp müziklerini sahneye taşıyabiliyorlar ve sahsım adına yabancı yorumlarında da Türk metalinin ayrıştırılabildiği yönündedir.
(İbrahim Başlar – LOGICIDE)
Özgünlük konusu ise günümüzde daha iyi durumda ilerliyor diyebiliriz
Gruplar başka grupların esinlenmelerini kendi tarzlarıyla sentezleyip kendi tarzlarıyla iş üretebilmek konusunda daha dikkatliler.
Gerekse riffler gerekse lirikler olsun gelecekte daha iyi durumda ve daha bilinir bir Türkiye’ye ait metal müziği göreceğiz.
Kültürel örf ve adetlerimiz gereği ülkemizde eski jenerasyonlar metal müziği hala ahlakı kötü etkileyen bir olgu olarak görmekte. Tabi yıllar geçtikçe bu algı kırılıyor ve kırılmaya devam edecek fakat metal piyasasında gruplar arasında dayanışmanın istenilen seviyede olamamasının sebepleri var. Sahne sayısının azlığı , enstrüman ve ekipman yetersizliği ve ekonomik sebeplerden ötürü dayanışma maalesef istenilen seviyede hala değil. Bu da gruplar ve dinleyiciler arasında istemediğimiz uçurumlara yol açıyor ve dinleyici metal müzisyenlerinin etkinliklerine katılmakta desteklemekte ve keşfetmekte zorluk çekiyor.
Şu an güncel şekilde grupların şarkılarını post olarak paylaşan müzikal haberleri bizlere ulaştıran kuruluşlar (Metal Oda vb). sosyal platformlarda ellerinden geldikçe içerikleri ücretsiz paylaşıp gruplara destek olmaktadır. Metal piyasasının yeni jenerasyonla birlikte artacak olması şu an ki durumda mümkün gözüküyor.
Özge NEMUTLU – AGAINST DECAY
Türkiye’nin kendine özgü bir metal tarzı var demek bence yanlış olur. Çünkü her grubun etkilendiği farklı alt türler var. Bu alt türlere yakınlık açısından tamamen özgün olunmasa da Türk metal gruplarının spesifik bir benzerlik barındırdığını düşünmüyorum. Özellikle üretim ve prodüksiyon aşamasının daha rahat ve ulaşılabilir olması nedeniyle çok farklı renklerde projeler çıkıyor ve ülkemizde aktif olarak beste yapan metal gruplarının çoğaldığını görebiliyoruz.
Türk metal piyasası aslında var ve bir hayli kalabalık fakat neden sadece metal gruplarının çıktığı büyük bir metal festivali göremiyoruz ya da bu tarz organizasyonlar bize çok ütopik geliyor derseniz bu konuda tamamen kendi kişisel fikrim olan bazı üzücü şeylere değinebilirim.
Metal müziğin birleştirici gücünü bir kez deneyimlemiş biri zaten o ortamda hiç dinlemediği bir grubun konserinde bile iyi vakit geçireceğini biliyor.
(Özge Nemutlu – Against Decay)
Yine de cumartesi çok uygun bir saatteki yerli metal organizasyonunda biletler çok ucuz bile olsa yabancı grubun pahalı konserine giden Türk metal seyircisi yerli organizasyonu her zaman tercih etmiyor. Bilet satmaya çalışan müzisyen ve organizatörler de bu tür yerli konser ve festivalleri daha sık yapmak yerine az ve öz yapıyorlar. Metal seyircisi lokal yerli grupları destekler ve organizasyonlara katılım sağlar, yerli metal grupları da müziğini beğensin beğenmesin bu piyasayı mainstream hale getirmek için tamamen egodan ve rekabetten arınmış bir işbirliği içinde çalışırsa bence bu ülke büyük metal festivallerini bile görebilir, ama biz hayallerimizi hedeflere hedeflerimizi de gerçeğe dönüştürürken rasyonel ve net değil çok duygusal yaklaşıyoruz.
Bir yandan ekonomik zorluklar da var elbette. Metal seyircisi konserlere gelmeli, yeni grupları canlı dinlemeli hatta onların vereceği feedback de organizasyonlarin kalitesi için çok kıymetli olacaktır.
Ozzy – DJ
TR’de geçmisten günümüze bir çok metal grubuna sahip olduk. Bunlardan bir çogu hala aktif müzik yaparken ne yazik ki bir çoğu kaybolup gitti! Türkçe metal yapan grupların müziklerinde bence en özgün olan bölüm “Türkçe” yapıyor oluşlarıdır diyebiliriz.
Batı köklü bir iş malum, çıkış noktası ve muadilleri açısından en iyi örnekleri vs. Fakat şu an aktif olarak herkesin de bildiği üzere en bilinen grubumuz Pentagram‘ın kullandığı dil dışında sound olarak da kendine has bir tarzı çalımı var diyebiliriz.
(DJ Ozzy)
Türk metal piyasası neden oluşmuyor soruna da şöyle cevap vereyim ; Aslında yaşı 35-40 ın üzerinde olanlar bu piyasanın var olduğunu bilir. Ama yıllar içinde farkli tarz ve kültürlerle bu camia biraz degisti dagıldı farkli noktalara da kaydı. Yoksa bir metal konserinde bir etkinlikte bu camiadan ben bir cok insanin bir arada oldugunu görüyorum. Bu bahsettigim tabii dinleyici kitlesi,yoksa bir metal konserinde başka bir grubun uyesini çok sık görmezsiniz.
Tolga YÜKSELOĞLU – Ascraeus
Türkiye’de kendine has müzik tarzı olan metal grubu olmasa da rock grupları çok var bunun en belirgin olanı Mor ve Ötesi grubudur. Bence dünyada kendilerine has bir müzik yapıyorlar.
Hepimiz büyürken metal gruplarının özendiğimiz için elimize gitarı davulu aldık, dolaysı ile onların parçalarını çıkarttık ve onlarla büyüdük ve mutlaka bizde bir etkisi kalmıştır. Bugün kendime baktığım zaman en sevdiğim grup olan Depeche Mode grubunun havasını kendi bestelerimde görebiliyorum: bu rifflerin benzer veya aynı olduğu anlamına gelmiyor sadece o grubun benim bestelerimdeki etkisini gösteren bir unsur.
(Tolga Yükseloğlu – Ascraeus)
Türkiye’de metal müzik üzerine maalesef bir prodüktör yetişemedi. Ne yazık ki Türkiye kendi metal müzik prodüktörlerini yaratmaya uygun bir ülke değil dolaysı ile Türkiye’de yapılan kayıtların çoğu yurt dışı standartlarını yakalayamadığından dolayı dinleyiciye tat vermiyor. Sound çekici gelmiyor ben bile bütün projelerimi yurt dışında mixletiyorum.
Türkiye’deki metal dinleyicisi müzik dinleyicisinin yüzde biri kadar olduğu için ve bu müziği yaymak için gerekli olan televizyon ve radyo programları yeterli olmadığı için maalesef bu kitle yayılıp büyüyemiyor. Yabancı grupların konserlerine gelen kitleye baktığınız zaman hep tanıdık yüzleri görüyoruz.
Türkiye’deki metal grupları da üretken olmadığı ve çok konser de vermediği için kendi kitlesini oluşturamıyor. İnternet sayesinde erişilebilirlik artık çok kolay fakat Türk grupları bunu efektif olarak kullanamıyor. Dolaysı ile Türkiye’deki bu kitlenin büyümemesinde Türk grupların da katkısı maalesef ki var. Hiç çaba sarf edilmiyor hırs yapılmıyor bu da bizim ayıbımız.
Devam Edecek…
©2025@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”