** METAL ODA ÖZEL RÖPORTAJ **
Progresif rock’ın büyük ismi Jethro Tull, iki yıl sonra The Seven Decades İstanbul konseriyle tekrar Türk dinleyicileriyle buluşacak. Hard rock, caz füzyon, klasik müzik ve folk etkilerini müziğinde birleştiren Grammy ödüllü grup, dünya çapında 60 milyondan fazla albüm satışıyla adını müzik tarihine çoktan altın harflerle yazdırmış durumda. Metal Oda’ya konuşan 57 yıllık grubun lideri ve beyni Ian Anderson efsanesi, İstanbul ile grubun müziğini özdeşleştiriyor: “Jethro Tull’un müziği de zamansız ve belirli bir müzik modasına bağlı değil bence. Şehriniz İstanbul da öyle değil mi? Zamansız bir şehir.”
ROCK’IN YARATICI DEHASI
Metal Oda, 23 Kasım 2024 tarihinde İstanbul Volkswagen Arena’da gerçekleşecek “The Seven Decades” konseri öncesinde Rock müziğin yaratıcı dehası Ian Anderson ile konuştu. 11 Altın ve 5 platin albüme sahip 57 yıllık grup, 2022’de “The Prog Years” 2022 İstanbul konserinde progresif rock tarihini ve prog rock‘ın büyük gruplarını sahnede büyüleyici görsellerle dinleyicilerini zamanda yolculuğa çıkarmıştı. 2023’te yayınlanan ve şarkı sözlerini İskandinav mitolojisinde, kıyameti ve alemlerin sonu Ragnarök’ten alan “Rökflöte” albümü, Jethro Tull diskografisindeki en iyi albümlerden birisi durumunda. Çok taze ve güncel bir sounda sahip olmasına rağmen içinde pek çok vintage ve tanıdık dokunuş olan albüm, hem sadık Jethro Tull hayranlarına hem de yeni dinleyicilere hitap ediyor. Heyecanla beklenen İstanbul konserinde en çok merak edilenlerin başında grubun setlistinde Rökflöte albümünden parçalara yer verip vermeyeceği geliyor. Rock dünyasının duayeni Ian Anderson, hem bu sorunun cevabını hem de konsere ve albüme ilişkin merak edilenleri samimi sözlerle anlattı. İşte Anderson’ın çarpıcı açıklamaları:
İstanbul konserinde The Perfect One, Wolf Unchained ya da The Navigators gibi birbirinden güzel RökFlöte parçalarını da dinleyecek miyiz? Peki bu yeni gösteride başka nelerle karşılaşacağız?
Wolf Unchained ve The Navigators’ı duyacaksınız çünkü bunlar tempolu rock şarkıları, bu yüzden de setlistimize çok güzel uyuyorlar. Evet, bu ikisini İstanbul konserinde çalacağız.
(Müzikal yaratıcılığı ve flütü ile rock ikonu Ian Anderson’ın 2021 yılı konserinden – foto : Nick Harrison)
Jethro Tull, 2022 İstanbul konserinde ünlü “Thick as a Brick” parçasını çalmamıştı. Bu yılın The Seven Decades setlistlerinde de rastlamadım. “Thick as a Brick”e konserlerde yer vermemenizin özel bir nedeni var mı?
Anlıyorum, evet. Tabii, 56 yıldan bu yana plak kaydediyoruz ve bir turneye çıkınca tüm parçalara yer veremiyoruz: çok seçici olmamız gerekiyor. Bu yıl turnemizin adında Jethro Tull’ın (1960’lardan bugüne) yedinci on yılına atıfta bulunduk ve ben bu yedi on yılın her birinden bazı parçalar seçtim. Bu yılki konserlerde “Thick as a Brick” çalmıyoruz evet, ancak bu şarkıyı gelecek yılın setlistine almak için planlarım var. Ama şu an itibariyle, dediğim gibi, çok seçici olmam gerekiyor. Bu zor oldu tabii; sadık dinleyicilerimiz için eski favori parçalar ve belki daha önce çalmadığımız veya uzun süredir çalmadığımız birkaç şeyi biraraya koyarak özenli bir seçim yaptım. Ve evet son albümlerden iki veya üç yeni şarkı da olacak.
“BİZİMKİSİ (PROGRESİF ROCK) KÜÇÜK BİR DÜNYA!”
Progresif rock ve metalin bence en harika sanatçılarından birisi, Aqualung, Thick As A Brick, War Child, Songs From The Wood gibi birçok klasik Jehtro Tull albümünün remikslenmesinde birlikte çalıştığınız Steven Wilson‘dır. Kendisi çok iyi bir müzisyen, ses mühendisliği sihirbazı ve büyük bir Jethro Tull hayranı olarak radikal değişiklikler yapmadan, albümleri orijinallerine sadık kalarak parlatıp elden geçirerek restore ediyor. Bana bu işbirliğinizin nasıl başladığını ve gelecekte Wilson ile daha fazla işbirliği planlayıp planlamadığınızdan bahseder misiniz lütfen?
Evet. Plak şirketi, Jethro Tull kataloğunun bazı yeniden sürümlerini surround sound miksleriyle yapmak istedi. Bu, bir remix mühendisi bulmayı gerektiriyordu çünkü onlara surround ses teknolojisine sahip olsam bile, bunun için zaman ayırmak istemediğimi söyledim. Bu yüzden dedim ki, bu işi hakkıyla yapabilecek birini bulalım. Benim iki üç fikrim vardı. Steven Wilson’un bir remix mühendisi olduğunu o zamanlar King Crimson’ın klasik albümü ‘In the Court of the Crimson King’ı remikslediğini okumuştum. Robert Fripp’i şahsen tanımıyorum, ama onun ‘In the Court of the Crimson King’ gibi demirbaş bir albümü Steven Wilson’un remikslemesine izin verdiğini düşündüğümde, bunun bir onay mührü olduğunu ve Steven’ın bu iş için doğru kişi olduğunu düşündüm. Bu yüzden Steven Wilson ile temasa geçtim ve ona bazı Jethro Tull şarkılarını surround sound formatında remikslemekle ilgilenip ilgilenmeyeceğini sordum. Bana remikslediği birkaç parçayı gönderdi ve yaptığı işe bayıldım. Bu yüzden plak şirketi onu surround sound mixleri ve yeni stereo mixler görevlendirdi: biliyorsunuz bugünlerde yeniden sürümler ve box setleri hazırlarken, insanlara ödedikleri paranın karşılığında verebileceğinizin en iyisini sunmaya çalışıyorsunuz. Bu yüzden bir orijinal strereo mix, bir stereo remix, 5.1 surround ya da başka yüksek çözünürlükte albüm olacak. Yeni bir Jethro Tull albümü, tıpkı son iki albümde olduğu gibi, sadece bir plak ürünüyle değil, CD ve mp3’den 24 bit’e kadar indirme seçenekleriyle dinleme imkânı sunacak. 5.1 surround ve Dolby Atmos özellikleriyle ki bu da esasen 11.1 surround sound.
Steven çok meşgul bir müzik adamı, bu yüzden son iki albüm bahsettiğim formatlarda ve alternatif bir stereo mix ile Bruce Soord tarafından remikslendi. Bruce, Birleşik Krallığın önemli progresif rock gruplarından Pineapple Thief gitaristi, bestecisi ve bir plak yapımcısıdır. Bu yüzden onunla da çalıştım, tıpkı Jakko Jakszyk ile çalıştığım gibi. Jakko da çok iyi bir başka remix mühendisi ve son King Crimson turnelerinde yer alan bir gitarist ve şarkıcıdır. Anlayacağınız müzikal anlamda küçük bir dünyada yaşıyoruz! Steven Wilson’a dönersek o gerçekten harika bir adam. Benden daha genç, kulakları benimkilerden daha genç ama o kadar da genç değil! Müzisyen, yapımcı, kayıt mühendisi ve icracı olarak çok fazla deneyime sahip. On parmağında on marifet var anlayacağınız. Performansı anlayabilen insanlarla çalışmayı seviyorum, tıpkı Bruce, Jakko ve Steven gibi. Hepsi tek tek harika canlı performans sanatçıları ve tam da bu yüzden mix and mastering işlemindeki nüansları gerçekten çok iyi anlıyorlar.
(Ian Anderson’ın ifadesiyle “On parmağında on marifet” Steven Wilson)
“UYUŞTURUCULARI HEP HAYATIMDAN UZAK TUTTUM.”
Sahnede çok güçlü bir karizma ve enerjiniz var. Bu enerjinin kaynağı nedir? Sahne adrenalini mi, yaşın getirdiği deneyim mi, yoksa kendinize çok iyi bakmak mı?
Fiziksel kaynaklarınızı iyi yönetmeniz gerekiyor. İster yirmilerinde bir profesyonel tenis oyuncusu olun, ister otuzlu yaşlarında bir Formula 1 yarışçısı ya da yetmişlerinde ya da seksenlerinde bir aktör, kaynaklarınızı iyi yönetmeniz gerekir. Elinizde olanları iyi kullanmanız gerekiyor demek istiyorum. Evet bazılarımız diğerlerine göre daha şanslıdır, orası kesin. Ama fiziksel ve zihinsel olarak hayat kalitenizi arttıracak şeyler yapabilirsiniz. Mesela ben, daha teenager yıllarımda bilinçli olarak uyuşturucu kullanmama kararı aldım. Yani, esrar içmek ya da eroin kullanmak gibi şeyler benim ilgimi çekmedi. Hep hayatımdan uzak tuttum. Hiç denemek istemedim. Toplumsal onaya da ihtiyacım yok ve sosyal baskıya boyun eğecek biri değilim. Sosyal bir ortamda baskı altında hissettiğimde, ‘Özür dilerim, tuvalete gitmem gerekiyor’ derim ve yürür giderim, geri dönmem. Kendi başıma olmaktan çok mutluyum. Bir bardak bira ya da viski içmeyi, yürüyüş yapmayı seviyorum. Müziğe ve kelimelere odaklanmanın beni zihinsel olarak zorlamasını ve aktif olmayı seviyorum.
“BENİ SAHNE FORMDA TUTUYOR!”
Ama spor salonuna giden biri değilim. Otuzlu ve kırklı yaşlarımda fiziksel egzersizler yaptım evet ama çok büyük etkisini görmedim; çünkü sahneye çıkmak ve konsere hazırlanmak zaten fiziksel olarak oldukça zorlayıcı. Anlayacağınız ben işimi yaparak, yani sahneye çıkarak formda kalıyorum. Son haftalarda plak için çokça masa başında çalışıyorum, hareketsiz kalıyorum. Bu yüzden iki gün sonra Norveç’te vereceğim konser beni biraz zorlayacak çünkü iki aydır sahneye çıkmadım. Tekrar forma girmek için iki gün boyunca prova yapacağım ve şovun üzerinden dört ya da beş kez giderek kendimi zihinsel ve fiziksel olarak hazırlayacağım. Neyse ki çoğu şey oldukça çabuk geri geliyor ve yılın sonuna doğru, daha fazla konserimiz var, bu yüzden haftalarca ara vermek gibi bir sorunum olmayacak. Her hafta çalıyor olacağım!
“JETHRO TULL MÜZİĞİ ZAMANSIZDIR, TIPKI İSTANBUL GİBİ.”
Jehtro Tull’u 1991’deki ilk İstanbul konserinizden bu yana şehrimizde dinlemenin mutluluğunu yaşıyoruz. Yıllar içerisinde Türk progresif rock dinleyicisinde ne gibi değişiklikler gözlemlediniz? Türk hayranlarınıza neler söylemek istersiniz?
Bu söyleyeceğim sadece Türkiye’deki dinleyicilerimiz için bir tespit değil, bir genelleme. Bazı dinleyicilerimiz daha çok eski şarkıları duymak istiyorlar. Anılara bir yolculuk yapmak istiyorlar yani. Ben böyle hissetmiyorum ama onlara itirazım yok. Çünkü ben şimdiyi yaşayan biriyim, belli bir zamanda çakılıp kalmış biri değilim. Jethro Tull’un müziği de zamansız ve belirli bir müzik modasına bağlı değil bence. Şehriniz İstanbul da öyle değil mi? Zamansız bir şehir.
İSTANBUL’A ÖZEL BİR İLK YAŞANABİLİR
Konserimize gelince, nostaljik bir yolculuk olacak elbette, herkesin aşina olduğu şarkılar set listemizde mevcut. Eğer provalarda hazır olursak, 2007 turnesinde kısaca yer verdiğimiz ancak bugüne kadar kaydedilmemiş bir parçayı da çalabiliriz. Bir sürü harika parça var konserde ve bence çok güzel olacak.
Sohbetimize vakit ayırdığınız için çok teşekkürler!
Güzin Paksoylu
(Jethro Tull Prog Years turnesinden – Foto: Nick Harrison)
©2024@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”