Muse ve Metal Müzik Nerede Kesişir?
2025 yılında ülkemizde konser verecek metal grubu patlaması yaşanıyor: Gojira’dan Avenged Sevenfold’a, Guns N’Roses’dan Manowar’a metal zehirlenmesi adeta. Tüm bu grupların konserleriyle aklı karışan, hepsini yavaş yavaş sindirebilen ve cebine de düşünen rock metal severler, şimdi de kendilerini, Muse da mı Türkiye’ye gelecek, tartışmalarının ortasında buldular. Eh bize de metal kitlesi Muse grubunu neden bu kadar çok seviyor konusunu didiklemek düştü.

Önce Muse Hakkında
1994 yılında İngiltere’nin Teignmouth kentinde kurulan Muse, gösterişli sound’u, güçlü riff’leri ve fütüristik temaları ile tanınan bir grup. Matt Bellamy (vokal, gitar, keyboards), Chris Wolstenholme (bas gitar) ve Dominic Howard (davul) üçlüsü, Origin of Symmetry (2001), Absolution (2003) ve Black Holes and Revelations (2006) gibi albümlerle büyük başarı kazandı. Muse, alternatif rock, progresif ögeler, elektronik ve klasik müzik etkilerini harmanlayarak janralar arasında köprü kuran en yenilikçi gruplardan biri haline geldi.
Muse, pek tabii ki bir metal grubu olarak tanımlanmasa da, müzikal ve tematik açıdan metal müzik ile birçok ortak noktaya sahip. İşte tam da bu yüzden metal dinleyicileri arasında da büyük bir hayran kitlesi var.

“Heavy” Riff’ler ve Virtüöz Gitar Etkileri
Muse grubunu metal müziğe en çok yaklaştıran ögelerden biri de Matt Bellamy’nin gitar tarzıdır. “Stockholm Syndrome”, “Reapers” ve “Plug In Baby” gibi şarkılar, hızlı riff’ler, güçlü distortion tonları ve Metallica ile Iron Maiden‘ı çağrıştıran sololar içerken, Radiohead’in deneysel, alternatif ve ambient alanına da kayar. “Psycho” ve “Assassin” gibi parçalardaki drop-tuned gitarlar ve agresif riff’ler ise metal parçalar ve albümlerde rastladıklarımızdan hiç de farklı değildir.

Distopik Karanlık ve Post-Apocalypse Temaları
Muse, tıpkı pek çok metal grubunun yaptığı gibi karanlık, distopik ve felsefi temaları ele alır. Örnek olarak Absolution ve Drones albümleri; hükümet kontrolü, savaş, isyan ve varoluşçuluk gibi konuları işlerken, Black Sabbath, Tool ve doom metal gruplarının lyricleri ve anlatım tarzlarına yaklaşır. Ayrıca grubun operatik ve teatral tarzı, hikâye anlatımındaki derinlik ve progresif ögeleriyle Dream Theater ve Opeth gibi progresif metal gruplarına selam çakar.

Metal ve Progresif Rock Etkileri
Muse, birçok farklı türden ilham alsa da, grubun müziğinde hard rock ve metal müzik etkileri açık şekilde duyulur. Matt Bellamy’nin gitar tekniği, özellikle Rage Against the Machine’den Tom Morello’nun yenilikçi pedal kullanımı ve riff tarzından esinlenirken, Muse’un whammy pedal, delay efektleri ve groove ağırlıklı riff’leri, Morello’nun tarzına benzer bir deneysel yaklaşımı yansıtır.
Bellamy, Metallica’nın erken dönem riff’lerinden etkilendiğini de kabul etmektedir: özellikle Origin of Symmetry ve Absolution albümlerinde yer alan “Stockholm Syndrome” ve “Dead Star” gibi parçalar, hızlı pena tekniği, güçlü power chord’lar ve agresif sololarla thrash metal havasını yansıtır.
Muse’un müziğindeki etkiler sadece metal ile de sınırlı değildir kanımızca. Grup, Rush, Queen ve Pink Floyd gibi progresif rock devlerinden de büyük ölçüde etkilenmiştir. Özellikle Queen’in büyük ölçekli, operatik vokal tarzı ve çok katmanlı armonileri, Muse’un dramatik şarkı yapısında kendini gösterir.
2015 tarihli Drones albümünde de daha sert ve heavy bir tona yönelen Muse, “The Handler” ve “Reapers” gibi şarkılarda ham distortion tonları, sert riff’ler ve enerjik sololar ile metal müziğin sınırlarında ne kadar çok gezindiklerini kanıtlar adeta.

(Matt Bellamy’nin gitar tekniği, Muse grubunu metale yaklaştıran en önemli unsurlardan biri.)

Peki Metal Müzik Hayranları Neden Muse’u Seviyor?
Muse bir alternatif rock grubu olarak tanımlansa da, teknik becerileri, yoğun enerjileri ve isyankâr ruhları sayesinde metal müzik dinleyicilerinin radarına girdi.
Aslında bu crossover (crossover demişken konunun bir Metal Oda uzmanlığı olduğunu da belirtelim) etkinin en büyük nedenlerinden biri grubun canlı performansları bizce. Muse konserleri, yüksek enerjili sahne şovları, devasa ses duvarı ve teatral performanslarıyla, tıpkı Rammstein ve Iron Maiden gibi metal devlerinin konserleri gibi, seyirciyi coşturan bir deneyim sunar. Distortion ağırlıklı bass linelar, uzun ve doyurucu gitar sololar ve patlayan davul partisyonları, Muse’un sahne performansını metal konserlerinden alınan hazza yaklaştırır.
Tabii, bir de Muse’un müziğindeki tarzlar arası geçişlere de dikkati çekmek gerekir: bu durum, tıpkı progresif metal gruplarında gördüğümüz farklı time signature, duygu ve tempo değişimleri ve dinamik geçişlerle büyük benzerlik taşır. “Knights of Cydonia”, progresif rock, power metal ve space rock’ı harmanlayan yapısıyla Devin Townsend ve Dream Theater gibi sanatçılarla aynı müzikal ifade evrenine de aittir aynı zamanda.


Muse, zaman zaman metal müzik dünyasına doğrudan da dahil olmuştur. Örneğin, Nirvana’nın “Lithium” şarkısına yaptıkları cover, çok daha sert distortion dokunuşlarıyla Nirvana’nın grunge havasından daha da metal bir hale bürünmüştür. Kendi şarkılarının canlı performanslarında da riff ağırlıklı breakdown’lar ve uzun gitar soloları kullanarak, şarkılarını stüdyo versiyonlarından daha metal bir hale getirmişlerdir.
Muse geleneksel anlamda bir metal grubu olmayabilir, ancak sert riff’leri, sinematik hikâye anlatımı ve progresif yapısıyla, alternatif rock, progresif rock ve metal müzik dinleyicileri arasında eşsiz bir köprü kurmayı başaran ve müzikteki İngiliz tarzını ve şıklığını özel sounduna mükemmel yedirmiş bir grup. Türkiye konserinin kesinleşmesini heyecanla bekliyoruz.

 

©2025@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”