The Yagas – Jason Bowman Söyleşisi (Metal Oda, 2025)

New York çıkışlı alternatif rock/metal grubu The Yagas, 2024 yılında metal müzik sahnesine etkileyici bir giriş yaparak kısa sürede büyük bir merak uyandırdı. Hem özgün hem de karanlık bir tınıya sahip müzikleri; sinematik yaklaşımları, folklorik kökleri ve vokalde ünlü oyuncu Vera Farmiga’nın varlığıyla birleşince ortaya benzersiz ve duygu yüklü bir sound çıktı.
Grubun ismi de bu büyünün bir parçası: Baba Yaga — Slav ormanlarının vahşi ve kadim cadısı, ne tam olarak iyi ne de tamamen kötü bir figür olarak sınırların, eşiklerin ve dönüşümlerin bekçisidir. Baba Yaga da tıpkı The Yagas’ın müziği gibi hem büyüleyici hem tehditkâr, hem lirik, hem ürkütücüdür. Bu da tam olarak The Yagas’ın hamurundaki estetik ikiliğin ifadesidir.

Bu söyleşide grubun davulcusu ve Rock Academy’nin sahibi Jason Bowman ile The Yagas’ın çıkış noktasını, yaratım sürecini, estetiğini ve geleceğini konuştuk.

Grup için The Yagas ismini nasıl seçtiniz? Vera’nın Ukrayna kökenleri ve grubun ruhuyla Baba Yaga bağlantısını anlatır mısınız?
Jason Bowman: Aslında hepimiz Ukraynalıyız. Baba Yaga da Slav folklorundan gelen bir figür: ormanda yaşayan yaşlı bir kadın, evi de tavuk ayakları üzerinde duruyor. Ona yardım veya tavsiye için gidebilirsiniz ama saygı göstermeden yaklaşırsanız Baba Yaga‘nın evi bu tavuk bacakları üzerinde koşarak sizden uzaklaşabilir. Baba Yaga’nın size yardım etmesi kadar zarar verme ihtimali de vardır. Rüyalara ve mitlere ait bir figür, hem büyüleyici hem de korkutucu. Estetik olarak da aradığımız denge tam olarak buydu.

(Baba Yaga’nın Kulübesi)

 

Vera Farmiga’nın oyunculuğu ve Renn’in müzik adamı kimliği The Yagas’ın anlatım gücünü nasıl etkiliyor?

Jason Bowman: Bence hepimiz hikâye anlatıcılarıyız. İyi bir icracı aynı zamanda iyi bir hikâye anlatıcısı olmalıdır. Bence grubumuzda başka gruplardan farklı olarak öne çıkan faktör demokratik ortam. Tam bir işbirliği var yani. Hepimiz ortaya fikirler ve müzikal etkiler koyuyoruz ve bunları birlikte tartıp müziğimizde kullanmaya karar veriyoruz. vardır. Bir fikir hepimizi aynı anda “işte bu!” dedirtecek şekilde vurduğunda da, onun peşinden gidiyoruz.

(Aktris Vera Farmiga – The Yagas solisti)

Nisan 2025’te çıkan ilk albümünüz Midnight Minuet oldukça yoğun ve sinematik bir atmosfer taşıyor. Albümün yaratım sürecinden bahseder misiniz?
Jason Bowman: Albüm için birçok unsurun aynı anda yerli yerine oturması gerekti. Sayısız şarkı yazma seansı yaptık. Oturma odamızda fikirler geliştirdik, neyin işe yaradığını, neyin yaramadığını tartıştık. Aslında yaratım süreci, işe yaramayan fikirleri elemekle daha çok ilgilidir bence. Haftasonlarında ve yarattığımız fırsatlarda bir araya gelip sürekli çalıştık, denedik, tartıştık.

The Yagas’ın müziğinde rock, metal ve klasik müzik elementleri var. Hangi sanatçılar ya da türler sizi en çok etkiliyor? Metal müzik hepinizi bir araya getiren ortak payda mı?
Jason Bowman: Metal kesinlikle ortak paydamız. Ben metal dinleyerek büyüdüm ve metal müzik yaptığım çoğu şeyi şekillendiriyor. Ekibin her bir üyesinin etkilendiği alanlar farklı olduğundan ortaya eklektik ama tutarlı bir sound çıkıyor. Ana etkiler olarak The Cure gibi hem karanlık hem de güzelliği aynı anda barındıran gruplar aklıma geliyor. Nine Inch Nails de aynı şekilde. Aslında… iyi olan her şeyden etkileniyoruz.

Grubun doğuşu: Otoparkta çocuklarını bekleyen ebeveynlerden The Yagas’a…

Peki The Yagas nasıl ortaya çıktı? Rock Academy öğrencisi çocuklarını otoparkta bekleyen ebeveynlerden metal grubuna şiirsel bir karşılaşma sizinki.
Jason Bowman: Komik olan şu ki, bütün o otopark buluşmalarından haberim yoktu. Sonuçta Rock Academy benim okulum, ben de orada öğretmenlik yapıyorum. Ben çocuklarıyla dersteyken Mark, Renn ve Vera da otoparkta takılıyorlarmış! Onlar okulun yetişkin programına yazılınca gerçek kıvılcım çaktı. Çalıştıkları bazı parçalar double-kick drumming gerektiriyordu ve böylece ben devreye girdim. Beraber çalmaya başladığımız anda ise büyülü bir şey oldu: herkes birbirine baktı ve gülümsedi. Yaptığınızın doğru olduğunu anlarsınız ya işte, öyle bir andı!

(Jason Bowman- The Yagas davulu)

Yagas’ın müziğinde gotik bir görsellik ve sinematik bir karanlık var. Gelecekte sahneye ya da kliplere daha fazla teatral öğe taşımayı düşünüyor musunuz?

Jason Bowman: Her zaman. Grup estetiğimiz karanlık, büyülü ve çarpıcı. Biz her zaman seyirciyi kendi gerçekliğinden çıkarıp daha görkemli ve güzel bambaşka bir gerçekliğe taşıyan şeyler yaratmanın peşindeyiz.

Vera “The Yagas” parçalarını tanımlarken için büyücü kazanında kaynayan melankoli, karanlık ve delilik karışımı demişti. Kayıtlarınızda da steril stüdyolar yerine doğal ortamları tercih ediyorsunuz. Yarattığınız müziği ve atmosferi bu kadar organik kılan şey nedir?

Jason Bowman: Başta sadece ev ortamında demolar kaydediyorduk. Davulu bile klavye ile veriyordum ve biliyorsunuz bu genellikle işe yaramaz. Böyle başladık ama zamanla bir ritim oluştu. Birbirimize yakın oturmadığımız için de sadece fırsat buldukça çalışıp demo kayıt yapabiliyorduk. Sonra gerçek davullarla gerçek kayıt için Dreamland Stüdyolarına gittik – gerçekten de isminin hakkını veren büyüleyici bir yer! Davulları, bası, gitarları orada kaydettik, ardından da her şeyi evlerimizde, kendi konforumuzda son haline getirdik.

Gogol Bordello ile Ukrayna halk şarkısı “Chervona Ruta” kaydı ve Eylül’de çıkan yeni single “Illusion” derken The Yagas için üretkenlik hız kesmiyor. Sırada neler var?
Jason Bowman: Ağustos ayında birkaç ABD içi konserimiz oldu. Sürekli yeni materyal üzerinde çalışıyoruz, yaklaşık yirmi civarı parçamız da mutfakta pişiyor! Kayıtlara devam edeceğiz ve bol bol çalacağız anlayacağınız.

The Yagas’ı anlamak için tek bir şarkı dinlenecek olsa, hangisini önerirsiniz?
Jason Bowman: Kesinlikle “The Crying Room”. Klasik bir şarkı yapısı yok — tekrar eden bölümler yok. Kısa bir girişten sonra müzik çığlıklarla, iniltilerle ve güzelliğin içindeki karanlık melodilerle akıyor. Hem heavy hem de büyüleyici. Tam da olmak istediğimiz gibi.

 

Son Söz

The Yagas, folklor ile sinema anlatımının, melodik karanlıkla güzelliğin kesişim noktasında yer alıyor. Bir otoparkta başlayan dostlukla start alan The Yagas, büyücü Baba Yaga’nın çift yönlü ruhuyla —ışık ve gölge— şekillenerek büyüyor. Onların müziği de tıpkı bu yaşlı cadı gibi eşikte duruyor: esrarengiz, tehditkar ama görkemli ve güzel. Dinleyeni hem korkutan hem büyüleyen bir güç.

The Yagas:
Vera Farmiga (vokal)
Renn Hawkey (keyboards)
Jason Bowman (davul)
Mark Visconti (gitar)
Mike Davis (bas gitar)

©2025@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”