Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletinin Weil am Rhein adlı kasabasında yer alan BADEN IN BLUT metal festivali, bu yıl yirmi birinci kez metal tutkunlarıyla buluştu. Hayranlar tarafından organize edilen festival, 2005 yılından bu yana “No bullshit. Just metal. Made by fans.” sloganıyla faaliyet gösteriyor.
Almanya’da düzenlenen ve çok meşhur olan Wacken Open Air ve başka büyük festivallere kıyasla; Baden in Blut çok daha az sayıda ziyaretçiye ev sahipliği yapıyor, ancak bununla beraber hayranlara çok daha samimi bir deneyim sunuyor. Bu yıl 19-20 Temmuz tarihlerinde gerçekleşen festival, 15 farklı grubu sevenleriyle buluşturdu. Headliner olarak Paradise Lost ve Zeal & Ardor gruplarının sahne aldığı festivalde, yerel ve daha az kitleli gruplar da yeni dinleyiciler kazanma fırsatı buldu.
İkinci kez gittiğim bu festivali çok özel buluyorum, bunun en büyük sebebi de dinleyiciyi gruplarla büyük oranda yaklaştırması. Neredeyse bütün grupların yer aldığı “signing session” etkinliğiyle, hayranlar grup üyeleriyle birebir tanışıp imza alma fırsatını yakalıyor. Her grup için ayrılan zaman diliminde imza masasına gelerek en sevdiğiniz müzisyenler ile konuşmak mümkün. Hatta kimi zaman çimlerde diğer herkesin içine karışıp, o anda sahne alan başka bir grubu izleyen grup üyelerini bile görebilirsiniz! İki gün boyunca diğer metal hayranlarıyla bir arada eğlenip, günlük hayatın keşmekeşini unuttuğunuz bu etkinlik yaza tam anlamıyla damgasını vuruyor. Mekan olarak da şehrin kalabalığından uzak bir alanda yer alması güzel bir detay olarak önümüze çıkıyor. Alanın çevresinde kamp yapmak için bolca yer olmasıyla beraber, yakınlarda bir pansiyon veya hostelde konaklamak da gayet mümkün; zira alana ulaşım otobüs veya tren ile oldukça kolay. Katılımcıların her ihtiyacının düşünüldüğü bu festivalde, alanda aradığınız her şeyi bulmak mümkün. Zira, kavurucu güneşin altında geçirdiğimiz saatlere karşın, orta geçitten yağmur gibi akıtılan sular hepimizi serinletiyor.
Bütün grupların performanslarının harika olduğunu belirterek, şahsi favorilerim olarak Uada, Insomnium, Paradise Lost ve Black Mirrors gruplarını saymanın doğru olduğunu düşünüyorum. Paradise Lost’u ikinci kez canlı izlemiş olmama rağmen, ilk sefer izliyormuşum gibi bir heyecana büründüm. Yaptıkları müzikte öncü olan ve yıllardır kaliteden eksiltmeden dinleyicilerine birbirinden güzel albümler ve konserler sunan grup, bizleri bu sefer de hayal kırıklığına uğratmadı. Diğer bütün grupları ilk kez canlı dinlemiş olmak da unutulmayacak bir deneyimdi, özellikle Uada ve Insomnium gruplarını sahnede izlemeyi çok uzun zamandır istiyordum, izledikten sonra anladım ki kesinlikle beklediğime değdi. Tek tek her grubun sahne performansı, seyirciye olan ilgisi ve yeteneği tartışmasız olarak müthişti, sahneye çıkan her grubun bu kadar tutkulu ve neşe dolu olması izleyenlere de bu enerjiyi yaydı; bütün festival boyunca herkesin yüzündeki mutluluk, ortamı adeta aydınlattı.
Sahne performanslarının yanı sıra Uada ve Hate gibi grupların sahne kostümleri de oldukça ilginçti. Üstelik pek çok grubun female-fronted olması da oldukça hoş düşünülmüş bir detaydı. Brutus, Set Your Sails ve Black Mirrors gibi güçlü kadın vokallere sahip gruplar, resmen festivali yakıp geçti. Her birinin enerjisi ve yeteneği biz dinleyicileri yeniden canlandırdı. Uada ve Insomnium gruplarının performanslarına gelecek olursak, her ikisi de inanılmazdı. Müziklerindeki karanlık, pesimist havayı sahnede de birebir yaşatarak; aynı zamanda stüdyo kaydından farksız kalitedeki sesleriyle bizleri tesirleri altına aldılar. Fakat hepimizin bildiği ve sevdiği bu grupların haricinde, gösteride yer alan daha az bilindik gruplar da beklentilerimi fazlasıyla aştı. Act of Creation, Thron gibi yerel gruplar da sahnede inanılmaz bir başarı sergiledi. Her bir grubun müthiş performanslar sergilediği, büyüklü küçüklü ve metal müziğin farklı türlerinden temsilcilerinin olduğu bu etkinlik, her açıdan unutulmazdı.
Sahne performanslarının yanı sıra, festivalde genel olarak hakim olan atmosfer de bir o kadar inanılmazdı. Festival, konumu itibariyle sadece Almanya’dan gelen dinleyicilere ev sahipliği yapmakla kalmayıp, İsviçre ve Fransa’dan da pek çok metal tutkununu ağırladı. Herkesin samimi olduğu ve iki gün boyunca farklı yerlerden başka hayranlarla kaynaşabildiği bu ortamda, herkesin resmen aile gibi olduğunu söylemek yerindedir. Bizleri yargılayan veya dışlayan toplumun ötesinde, birbirimizi ortak bir tutkunun etrafında tanıma fırsatımız oldu. Farklı hayatlardan, kültürlerden gelen onlarca insanı bir arada tutan ve yeni deneyimler yaşamalarına imkan sunan bu etkinlikten, katılan herkesin neşe ve huzur içerisinde ayrıldığını, kendim de dahil, görmüş oldum. Belki de aylarca beklediğimiz, öncesinde günleri saydığımız ve nihayet gelene dek heyecandan uyuyamadığımız, aylarca arkadaşlarımıza anlattığımız (fakat onlar metal müzik tutkunu olmadıkları için belki de bizim bu sevincimize anlam veremediler) etkinliklerden biriydi. Normal hayatta canımızı sıkan her şeyi kapının dışında bırakıp, belki bir gün canlı izlemeyi hayal ettiğimiz grupları sahnede görüp birer imzalarını aldığımız bu iki gün boyunca metalin iyileştirici etkisini bir kez daha hissettik.
Benim için bu festivalin en güzel yanı, gruplarla aynı seviyede olma imkanıydı. Onları normalde gördüğümüz sahnenin dışında, günlük kıyafetleri ve çorapla giydikleri terlikleriyle imza standında bizlerle sohbet etmeleri, hatta orada bulunarak onlara destek verdiğimiz için bizlere alçak gönüllükle teşekkür etmeleri; aslında hayranlık duyduğumuz o kişilerin de bizler gibi birer insan, et ve kemik olduğunu hatırlattı. Kısacası, bu festivale dair söyleyecek kötü hiçbir şeyim yok. İzlediğim sahnelerden tanıştığım insanlara, her yönüyle aklıma kazınan bir deneyimdi. Grupların yaptıkları işe adanmışlıkları, festival görevlilerin ve diğer herkesin nezaketi, güzel insanlarla dinlenen güzel müzik bana orada bulunduğum için ne kadar şanslı olduğumu fark ettirdi. Bu festival kültürünün Türkiye’ye de en yakın zamanda tekrar dönmesini diliyorum.
Fotoğraflar: Marco Sorrentino & Deniz Irgas
©2024@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”