BLACKBRIAR senfonik metal grubu, 2014 yılında çıkardıkları tekli “Ready to Kill” ile müzik piyasasına giriş yapmış, 2017 yılında ise ilk uzun çalışmaları olan “Fractured Fairytales EP” ile de adını duyurmuştur; grup bu EP’den beridir aktif olarak metal müzik sahnesinde yer almaktadır.
Senfonik metal türünde çalışmalara imza atan grup, şarkılarında mistik elementlere ve grotesk temalara yer vererek bu türe kendi yorumlarını katmakta. Şarkıların karanlık ambiyansı ve çekiciliği, onları birer “siren’s song” olarak görmemizi sağlıyor ve bu sayede gotik metal türünde pek çok dinleyicinin arayıp duymak istediği bir nişi tamamlıyor.
Blackbriar, aktif olarak festivallerde ve konserlerde yer almanın yanı sıra geçtiğimiz yılın Eylül ayında “A Dark Euphony” adlı ikinci full-length albümlerini dinleyiciyle buluşturdu. Albüm, grubun genel özelliklerini tamamıyla yansıtarak dinleyicilerin beklentilerini sonuna kadar karşıladı. Grup ile alakalı dikkat çeken bir detay ise, tıpkı günümüzün senfonik-gotik metal efsaneleri olan Epica ve Within Temptation gibi Hollanda menşeili bir grup olmaları. Görünüşe göre, Hollanda çağımızda senfonik metale ev sahipliği yapan bir konumda ve bize her geçen gün yeni başarılar gösteriyor. Sahiplendikleri melodramatik sound ile türe güçlü giriş yapan grup, geçtiğimiz Ağustos ayında ise Avrupa’nın en meşhur metal festivallerinden biri olan Summer Breeze’de de sahne alarak dinleyici kitlesini genişletmeye son hızla devam ediyor. Canlı performansları da stüdyo kayıtları kadar güçlü olan grup, önümüzdeki yıllarda pek çok başarıya imza atacağa benziyor. Sahnede dinleyiciyle bir olan, ama bir yandan da onları şarkılarının geçtiği dünyalara sürükleyen grup; az imkanla ve büyük gayretlerle ne kadar güzel bir iş çıkarılabileceğini bizlere kanıtlıyor.
Peki, Blackbriar ‘ın en yeni çalışması “A Dark Euphony”e gelirsek, var oluşlarının ilk demlerinde oluşturdukları imajı bozmadıklarını, sanatsal çizgilerini koruduklarını görüyoruz. Günümüzde ne yazık ki maddi kaygılar ve popülariteye ulaşmak gibi sebeplerle özgünlüklerinden ödün veren grupların yanında, Blackbriar müzikal kimliğine sımsıkı tutunması sayesinde onlardan ayrılıyor. Yeni albümlerindeki “Crimson Faces” ve “Far Distant Land” gibi parçalarla ortaya koydukları “karanlık, ürkütücü peri masalı” teması kemikleşerek dinleyiciye tıpkı asırlardır kayıp olan ve yeniden keşfedilen bir hikaye kitabının sayfaları arasında gezinmek gibi bir deneyim yaşatıyor. Özellikle aralıksız dinlendiği zaman insanı maceradan maceraya çeken, sanki fantastik bir evrenin içine dalmış gibi hissettiren parçalar; müziğin sanatsal kuvvetini gözler önüne seriyor.
(Grup vokali Zora Cock)
Bir şarkıyla kendini büyü ve rüyalarla çevrili bulduğunda insan anlıyor ki bunu yaşatmayı başaran unsur büyük bir ustalıkla yaratılmış ve tutkuyla mühürlenmiş. Hikaye anlatımını müzikle harmanlayan, melodilerini tekinsiz hisler ve cezbedici vokallerle adeta bir ağ gibi ören Blackbriar; metal türünde belki de varlığından daha öncesinde haberdar olmadığımız, fakat artık tadına vardıktan sonra vazgeçmek istemediğimiz bir eksiği dolduruyor ve bizleri karanlık, fantastik şarkılarına hayran bırakıyor.
BLACKBRIAR
Zora Cock – vokal
René Boxem – davul
Bart Winters – lead gitar
Robin Koezen – ritm gitar
Ruben Wijga – klavye
Siebe Sol Sijpkens – bass
©2024@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”