En büyük Heavy Metal gruplarından Metallica ’nın 1984 yılında çıkardığı “Ride The Lightning” Albümü bu yıl 38 yaşında… Ben de sıcağı sıcağına Clubhouse Metal Oda ’da bu albüme yer verdim, Metal Oda dostlarıyla beraber doya doya dinledik, hatta tarzımın dışına çıkıp istek parça bile çaldım. Tabii ki thrash metalin en büyük gruplarından Metallica’nın bu önemli albümüne burada metaloda.com ’da yer vermeden geçmek olmazdı. 1981’de kurulan Metallica’nın 27 Temmuz 1984 tarihli bu ikinci stüdyo albümü, heavy metalin sınırlarını genişleten ve metal müzikte çığır açan albümler arasına adını altın harflerle yazdırmış.
Oturmaya başlayan özgün sounduyla elemanlarının müzik teorisine daha hakim oldukları, gelecekte Metallica’nın büyük hitleri olacak One, Welcome Home (Sanitarium) gibi esaslı parçaların habercisi olan albümün kayıtları üç haftada tamamlanmış. 1980’lerin ortalarında sıkı bir Iron Maiden hayranı olan bendeniz de o yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde Metallica diye bi grup çıkmış deyip, burun kıvırıp müziklerine lütfen göz atmıştım; burada itiraf edeyim. Sonradan fenomene dönüşecek olan Metallica’nın 1983 yılında meteliğe kurşun attığını, grup elemanlarının parasızlıktan günde bir öğün yemek yediklerini ve turnelerde hayranlarının evleride kaldıklarını, turnede çaldırdıkları ekipmanlarının yerine yenisini alamayıp, Anthrax grubundan ödünç aldıkları ekipmanla sahneye çıktıklarını da hatırlatmadan geçmeyeyim.
Albümle ilgili notlarıma gelirsek, zaten müzik ve grupla ilgili bugüne kadar yazılıp çizilenlerden bir Metallica kütüphanesi oluşturulur: o yüzden ben Clubhouse Metal Oda Ride The Lightning 38 yrs Special yayınımda da yer verdiğim sanat ve edebiyat bağlantılarından söz etmek istiyorum burada…(Clubhouse Pod Cast bağlantılarına metaloda.com’dan ulaşabilirsiniz).
Albüm cover art ile başlayalım. “Ride The Lightning” albümünün kapağında şimşeklerle çevrili bir elektrikli sandalye vardır. Bu yazıya eklediğim ve kolajını kendim yaptığım görselde, albüm kapağı için ilham kaynağı olan ünlü arazi sanatçısı (land artist) Walter De Maria’nın Lightning Field (Yıldırım Tarlası) eserini de görüyorsunuz. Arazi sanatı (Land Art) kökü minimalizmde olan avant-garde bir sanat olup, sanatçının doğaya müdahale ettiği bir sanat türüdür. İnsan yerleşiminden uzak, sınırları çizilmemiş açık alanlar sanatçının tuvalidir bu sanat dalında: toprak, su ve hava şartları da sanatçının materyalidir. Arazi sanatında çöller sıklıkla tercih edilir. Yapıtlar geçicidir; zaman bunları silip götürecektir ve ancak fotoğraf ya da video ile tespit edilebilen, kalıcı olmayan eserler yaratır sanatçılar. Bu enstalasyon eserlerinin özellikleri doğayla bir bütün olmaları ve hiçbir şekilde satılamayacak olmalarıdır: eserlerin gelirleri görsellerinin satışından elde edilir. Türün en çarpıcı örneklerinden biri heykeltraş Robert Smithson’un Utah’ta yaptığı Spiral Mendirek’tir. (Spiral Jetty) Smithson’un sarmal yapıdaki eseri, yapıldığı tuz gölünün kıyısındaki mevsim geçişlerine, su yosunlarının miktarı ve değişen tuz oranına göre renk değiştirir, yine mevsimsel olarak derinliği de değişir. 1973 yılında eserini fotoğraflamak için havalanan Smithson’un uçağı düşmüş ve sanatçı trajik şekilde hayatını kaybetmiştir.
Metallica albüm kapağının çıkış noktası 1977 tarihli Lightning Field eserine geri dönersek, De Maria’nın New Mexico çölünde yarattığı eser, her biri 6 metre yüksekliğinde 400 adet paslanmaz çelik direkten oluşur. Her fırtınada biricik, tekrar edilmesi mümkün olmayan ve eşsiz bir yıldırım görüntüsü elde edilir. Fırtına koptuğunda De Maria’nın direklerine yakın olmamak iyi bir fikirdir bence. Özel randevu ve 6 kişilik küçük gruplar halinde ziyaret edilebilen enstalasyonun bakımı ve işletmesi Gagosian Gallery tarafından yapılmaktadır. Sanat dalı olarak mimarlığa bir tık yakın olarak düşünebileceğimiz arazi sanatının bir başka önemli ismi, La Ribaute’ta hayallerini inşa eden (ve aslında sadece arazi sanatçısı olmayan) ve Metal Oda ’nın büyük hayranı olduğu ressam Anselm Kiefer’dir. Buraya onun İkinci Dünya Savaşı’nın Alman toplumundaki yıkım ve travmasına göndermeler yapan açık hava işlerinden birini de ekliyorum.
Bu kadar sanattan sonra Ride The Lightning albümümün arka planındaki edebiyattan bahsedelim biraz: For Whom The Bell Tolls (Çanlar Kimin İçin Çalıyor) ünlü Amerikalı romancı, gazeteci ve yazar Ernest Hemingway’in (başka ünlü eserlerinden bazıları Silahlara Veda ile Yaşlı Adam ve Deniz‘dir) aynı adlı romanından adını almaktadır. Metallica’nın parçası, İspanya İç Savaşı’nda beş cumhuriyetçi askerin faşistlerden kaçmaya çalışırken öldürüldükleri bölümü anlatır. Ernest Hemingway’in tutkuyla bağlı olduğu kediler ve Key West’te müze olarak korunan evinde nesillerdir yaşayan ve sayıları elliyi geçen, genetik rahatsızlık sebebiyle hepsi de altı parmaklı olan -polidaktil- “Hewingway Kedileri” ne ise başka bir yazıda değinirim.
Creeping Death parçası, Eski Mısır’da Firavun’un Yahudi toplumuna eziyet etmesi sebebiyle Tanrı’nın Mısır’a gönderdiği belalardan sonuncusunu ve onuncusunu anlatır. Bu on bela ve Musa’nın İsrailoğullarını Mısır’dan çıkarıp Kızıldeniz’den geçirmesi (Exodus) konularına Shokran ve Exodus albümü ile bolca değinmiştik. Hayvan, insan ayırt etmeden, kapısı kanla işaretlenmemiş her hanedeki ilk doğan erkek bebeğin canını almak için sokakları arşınlayan Ölüm Meleği’ni anlatır parça. Firavun’un oğlu da canı alınacaklar listesindedir. Metallica’nın şarkısını Ölüm Meleği’nin kendi ağzından dinleyelim:
I’m sent here by the chosen one
To kill the first born pharaoh son
I’m creeping death
Die by my hand,
I creep across the land.
Metal Oda ’nın gözünün nurlarından korku bilim-kurgusu ve fantastik edebiyat yazarı Amerikalı H.P. Lovecraft’ın “The Call of Ktulu” su Ride The Lightning albümünün son parçasıdır ve tamamen enstrümantal bir eserdir. Gotik edebiyat ve Edgar Allan Poe hayranı Lovecraft, gençliğinde Samuel Taylor Coleridge’in The Rime of the Ancient Mariner eserinden çok etkilenmiştir. (Edgar Allan Poe’nun Annabell Lee şiiri ve Rammstein bağlantısı ile Iron Maiden’ın ünlü The Rime of The Ancient Mariner parçalarının detaylı müzikal ve edebi analizleri için tıklayınız.
Küçüklüğünde yaşadığı travmalar sonucu gelişen kabusları, Lovecraft’ın ileride yazacağı kurgusal eserlere ilham kaynağı olmuştur. Kısacık ömrü boyunca ailesindeki akıl hastalıkları, sağlık problemleri ve pek çok başka trajediyle çevrelenmiş hayatından geriye bilim-kurgu ve korku türündeki eşsiz eserleri kalmıştır. Korkunç bir deniz yaratığı ile ilgili Cthulhu’nun Çağrısı adlı en ünlü eseri, Metallica’nın Call of Ktulu’suna ilham olmuştur. Grup, telaffuz kolaylığı bakımından parçanın adını “Ktulu” şeklinde değiştirmiştir. Yeri gelmişken Metal Oda ’nın favori piyanistlerinden metalsever Dengin Ceyhan’ın “The Call of Ktulu” piyano için düzenlemesini geçen yıl Nazım Hikmet Sanat Merkezi’nde dinleme fırsatı bulduğumu hatırlatayım: Dengin’in klasik müzikten metale harika geçişler içeren bu konserinin detaylı analizi için tıklayınız.
Bu sanat ve edebiyat dolu yazımın da sonuna gelirken grup elemanlarının yaşları altmışa dayanan, metal müzik deyince ilk akla gelen heavy metalin ağır topu Metallica’yı allah başımızdan eksik etmesin diyorum.
Sanat ve müzikle kalın.
©2021@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”