Bir adamın inadı, bir grubun kaderini değiştirdi. Iced Earth; sert riffleri, epik hikâyeleri ve yıllara direnen enerjisiyle metal tarihinde kendine özgü bir evren kurdu.
Florida’nın boğucu sıcağında, takvimler 1985’i gösterirken, bir genç gitarını omzuna asmış, hayalleriyle yürüyordu. O genç, Jon Schaffer’dı. Şimdilerde adını duymayan azdır. O günlerde ne plak şirketleri tanırdı onu, ne de müzik dergileri… Sadece kafasının içinde yankılanan melodiler, karanlık hikâyeler ve bir gün anlatması gereken destanlar vardı. Schaffer için müzik bir evrendi. Daha hayatın çok başında, elindeki gitarla yalnızlığını, öfkesini, hayal kırıklıklarını ve umutlarını birer riff’e dönüştürmeye başlamıştı. Başlarda “Purgatory” adıyla çalmaya başladılar. Bar sahnesinin mütevazı köşelerinde, birkaç sadık dostun alkışları arasında yankılanan riffler, gün gelecek Avrupa’nın soğuk salonlarında binlerce insanın yumruğunu havaya kaldıracaktı. Bunun olacağına o dönem kimse pek ihtimal vermiyordu.

