İskandinav death metal, melodeath, çıkış yerine ithafen “Gothenburg metal / sound” ya da en bilinen ismiyle melodic death metal… Tür, bir taraftan İngiliz kahvaltılı (NWOBHM ve grindcore) diğer yanıyla ikinci dalga Norveç black metal ürpertili beri yandan metal müziğin kitlelere İsveç resmi televizyonları ile tanıtılması sonucu melodik ve şiirsel sound /temalı büyülü, güçlü ve Avrupa’nın en etkin rock sahnesi durumunda. Lirik temasında varoluşçuluk meselelerinden, politik eleştirilere, şiirsel ve kültürel romantizme kadar uzanan çok geniş bir yelpazeye sahip.

Kuzey Amerika’da 2000’lere damga vuran dev trend metalcore’a bile melodik etkide bulunmuş ve artık küreselleşmiş bir müzikal yayılmadan söz ediyoruz. Bu küreselleşme içindeki belirgin bir temalar bütünü ise özellikle çarpıcı… Pagan/Viking/mitolojik/savaşçılar ve olaylar… Norveç black sahnesinde bile eşine rastlanmayacak şekilde Thor’un çekicine ya da Ragnarök kıyametine methiyeler düzen gruplar bu sahnede ön plana çıkmaya başlamış durumdalar. Müzikal ve edebi alanda sıra dışı bir çekime sahip tema bir yandan da kültürel mitlerin erozyonuyla yakından alakalı.

SAVAŞ/VAHŞET MİTİ

Hıristiyanlık öncesi yaşam tarzı, kültür, dil, toplumsal ve ticari bağlar ve hatta hanedanlık bağlantıları dolayısıyla birbirlerine benzeyen ve bugün Danimarka, Norveç, İsveç, Finlandiya ve İzlanda’dan oluşan “İskandinavya” ifadesi ile bu bölgenin heavy metal kültürde artık tanımlayıcısı haline gelen melodik death metal’e özgü savaşçılık/vahşet mitine gerçekçi bir bakış açısı sunma zamanı geldi. Peki bu çift boynuzlu miğfer takan savaşçı Viking metal nedir? Müzik, kültür ve edebiyat tarihinde nereye kadar kök salar?

(Vikings – Tv Dizisinden)

VİKİNG METAL 

Konusunu doğrudan Nordik mitolojiden alan bir heavy metal türü varsa o da tabii ki Viking metal’dir. Aslen İskandinav folk müziğini kullanan bir black metal türü de olan Viking metal, tıpkı black metal gibi Hıristiyanlığın karşısında dururken satanizme değil Viking temalarıyla paganizme yaklaşır üstelik bu temaları kullananlar sadece viking metal grupları da değiller. Malmsteen’den Led Zeppelin ve Iron Maiden’a kadar bu temalar metal müzikte geniş yelpazede kullanılıyor. İsimlerini yine Nordik metinlerden ve Tolkien evreninden alan Helheim, Burzum, Hel, Tyr gibi çok sayıda grup da Viking metal çatısı altında yer almakta.

 

NORDİK ROMANTİZM

Günümüzde Amon Amarth’dan Sabaton’a kadar çok sayıda büyük grup nasıl oluyor da bu mitten böylesine yoğun beslenebiliyor? Bunun sebebi romantize edilmiş Viking tarihinde gizli. Tarihsel bir bakış açısıyla iki asrı aşkın bir süre Avrupa’nın kuzeyinden, İngiltere’ye, Fransa’dan, günümüz Rusya topraklarına ve hatta İstanbul’a, İzlanda’dan Grönland’a ve Newfoundland’a (Kanada’nın doğusundaki bu toprağı keşfedip, yerleşim kurarak Amerika kıtasını ilk keşfeden Avrupalı topluluk olmuşlardır), hatta Akdeniz’in tamamına yayılan, yağmalayan, işgal eden ve kendi krallıklarını bile kuran Vikingler bu mitlerin tam merkezinde yer alıyor. Viking arketipi düşünüldüğünde ise akla içine üç harfliler kaçmış gibi savaşan Berserkerler, runik işlemeli ahşap evler yapan Stoik kavimler, elindeki baltalarla insan doğramaya doyamayanların gittiği Valhalla salonu ya da emeklilikte yaşa takılmadan huzur aradıkları için büyüleyici doğa içindeki Fólkvangr cennetine giden sarışın, miğferli insanlar topluluğu geliyor. Elbette bir de heavy metal’de bile artık cehennemin sözlük karşılığı olan apokaliptik Ragnarök korkusu!

 

(Alemlerin Sonu – Ragnarök)

ÖNÜM ARKAM SAĞIM SOLUM RAGNARÖK

Metal aleminde her taşın altından çıkıyor bu Ragnarök. Örneğin Bruce Dickinson’ın 1 Mart 2024’te yayınlanan yeni solo albümü The Mandrake Project ’in ilk teklisi adıyla sanıyla Afterglow of Ragnarök (The Twilight of Gods) olmuştu. Mitolojilerindeki entrikalar ve aksiyonlarıyla filmleri aratmayan Grek ve İskandinavlar bu konuda da oldukça yaratıcılar. İskandinav mitolojisinde zamanın, alemlerin ve dünyanın sonu, tanrıların ölümüdür Ragnarök. Gerçekleşmesi de tanrıların bekçisi Heimdall hariç tüm tanrılar uykudayken olacaktır. Peki sonra ne mi olacak? Birbirini takip eden, baharın hiç gelmediği dayanılmaz soğuk kışlar yaşanacak; insanlar aç kalacak, savaşacak, birbirlerini avlayacak ve katledecek. Güneş ve Ay’ın kaybolduğu, karanlık, karlı ve fırtınalı sonu gelmez ‘Fimbulwinter’ kışıyla birlikte büyük kurt ‘Fenrir’ ve hapsedildiği yerdeki bağlardan kurtulan düzenbaz ‘Loki’ serbest kalacak. Seller altında kalan dünyada bunlar yetmezmiş gibi bir de dev ‘Midgard’ yılanının zehri havadaki ve sudaki tüm canlıları öldürecek. Bitmedi! Viking tarzı savaş olmadan biter mi hiç?

 

APOKALİPTİK DETERMİNİZM

Loki, ölülerin tırnaklarından yapılan Naglfar adlı ölüm gemisinin (aa bu bir heavy metal grubu değil miydi?) dümenine geçecek ve cehennemlerin kraliçesi olan kızı Hel’in ölüler ordusuna hükmedecek. Soylu savaşçılarının başındaki Odin, yanında Thor olduğu halde Loki’nin kötücül ordusuyla çarpışacak. Thor korkunç Midgard yıanını öldürecek ancak zehri de onun sonu olacak. Kurt Fenrir ‘Herkesin Babası’ Odin’i öldürecek. Loki ve Heimdall son bir kez savaşa tutuşacaklar ve ikisi de hayata gözlerini yumacak. Taşan okyanusların buharlaştığı, kapkara küllerin gökyüzünden yağdığı “sonun da sonu” gelince herkes ve her şey yok olacak. Bir başka eskatolojinin sonuna böylece gelinecek. Ama durun; bu bir son değil çünkü içinde yaşam umudu var. Yepyeni bir Güneş, yemyeşil bir dünya ve dünya ağacı Yggdrasil’in koruduğu kadın ve erkek tıpkı Adem ve Havva gibi insanlığı yeniden başlatacak. Thor ve Odin’in çocukları çıkagelecek ve her şey baştan başlayacak.

(Ölülerin Tanrıçası – Yarı İnsan Yarı Ceset Hel)

(Not: yeni bir black ya da Viking metal grubu kuracaksanız Tolkien külliyatından bir kitap ya da Edda metinlerini edinin. Rastgele bir sayfayı açın ve işte grubunuzun adı. Hemen deniyoruz: Kvasir!)

ORTA DÜNYA’DAKİ YAKAMOZ

İskandinav mitolojisinin bu zengin kaynakları Manzum Edda ve Mensur Edda, sanat, edebiyat ve müzikte de geçmişten bugüne yankılanıyor, yepyeni eserlerde kendini gösteriyor. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük masalcısı J.R.R Tolkien’in Orta Dünya mitinden, Anglosakson edebiyatının en uzun şiiri olan ve yine İskandinav efsanelerinden beslenen yenilmez savaşçı Beowulf destanına ve hatta George R.R. Martin’in A Song of Ice and Fire kitap serisine kadar bu eserlerdeki olaylar, kahramanlar, isimleriyle anılan kudretli kılıçlar, devler, cüceler, buz canavarları, elfler kimi ararsanız hepsi Nordik efsanelerde gizli.

Hatta Tolkien de Orta Dünya mitini yaratırken Beowulf’tan çok ilham almış, Eski İngilizce’nin bu en önemli epik şiirini modern İngilizce’ye kazandırmıştır. 2007 yılında Ray Winstone, Angelina Jolie, Robin Wright, Anthony Hopkins gibi sanatçıların da yer aldığı Robert Zemeckis animasyonu Beowulf’un senaryosunda da çağımızın müthiş masalcılarından Neil Gaiman (Stardust, Koralin, Sandman, The Graveyard Book vb.) imzası da var.

 

WAGNER’İN SAVAŞAN NOTALARI

Klasik müzik tarihinin en önemli bestecilerinden, opera sanatında ‘Gesamtkunstwerk’ (sanat formlarının sentezi yani kısaca şiir, müzik, görsel sanatlar ve dramanın bir bütün olarak yer aldığı müzikal drama) kavramını hayata geçiren Richard Wagner de eserlerinde İskandinav mitolojisinden çok beslenen isimler arasında. Dört döngüden oluşan Der Ring des Nibelungen (The Ring of The Nibelung) operaları, The Rhinegold, The Valkyrie, Siegfried ve Götterdammerung (Twilight of The Gods yani Ragnarök) başlıklarını taşır. Kimilerine göre J.R.R Tolkien Lord of The Rings eserinde Wagner’in The Ring of The Nibelung opera dizisinden etkilenmiştir.

(The Valkyrie Operasından- circa 1890 – Beyrut)

Wagner’in müziği yeni armoniler, ton geçişleri, karmaşık yapılar ve ‘leitmotif’ kullanımı ile karakterizedir. Leitmotif kavramını ortaya atan ilk kişi olmamasına karşın belli bir karakter, olay ya da fikirle bağlantılı ve tekrar eden kısa bir müzik cümlesi olarak tanımlayabileceğimiz bu kavram Wagner ile özdeşleşmiştir.

(Richard Wagner 1813-1883)

Geleneksel tonalitenin sınırlarını zorlayan Wagner, kromatik dizileri kullanarak bazı yapıtlarında atonal anlatımı denemiş ve kendisinden sonra gelecek 12 Ses Müziğinin (atonal müziğin) yaratıcısı Arnold Schönberg gibi bestecilerin de yolunu açmıştır. Yahudi kökenli olan ancak sonradan fanatik bir Yahudi düşmanına dönüşen Wagner, müzik tarihindeki kötü şöhretli bestecilerden biri konumunda. Bu tutumu bir dönem yakın arkadaşı olan filozof Friedrich Nietzsche‘yi de öfkelendirmiş ve düşünürü Alman romantizm akımı ile birlikte Wagner’i de sert şekilde eleştiren “Wagner Olayı” eserini yazmaya itmiştir.

(Friedrich Wilhelm Nietzsche 1844-1900)

 

Wagner’in ari Alman ırkı hakkındaki militan görüşleri ölümünden neredeyse elli yıl sonra Adolf Hitler tarafından da övülecek ve besteci Nazizm’in müzikal öncüsü olarak ilan edilecektir. Wagner’in metal müzikteki etkisi de yadsınamaz. Biz burada Wagner’den çok etkilenmiş olan Rammstein, Manowar ve Apocalyptica gibi metal gruplarına da değinelim vakti gelmişken. Gerçekten de Manowar’dan Joey DeMaio, Wagner için “Heavy Metal’in Babası” tanımını yapar.

ESNAF LOKANTACISI MI SAVAŞÇI MI?

İskandinav mit değerlerine ilişkin sunulan egzotik algıya kanıtlı, somut tarih ile bakıldığında Vikingler bir kabile (sonradan krallık) güdüsüyle, savaşçı sınıfların yağmacı-ganimet ekonomi algılarıyla ve hatta mecburi ekonomik zorluklar ve kaynak eksikliği dolayısıyla yayılmak zorunda kalan topluluklar olarak gün yüzüne çıkarlar.

(Savaşçı Viking illüstrasyonu)

Chris Harman’dan, Peter Sawyer’a, Eric Hobsbawm’dan, Cambridge Üniversitesi’nin 2020 yılında yayınladığı “Tarihte Şiddet” serisine kadar konuya el atan saygın isimler bize mitle gerçeğin çok da uyuşmadığını gösteriyor. Sosyal bilimler bölgenin 8. yüzyıldan itibaren kıtlık, salgın hastalıklar ve kabileler arasındaki büyük kan davaları sonucunda geleneksel yapının kırıldığını işaret ediyor. Feodal tarım toplumu üretim biçimini devam ettirecek yetişkin erkeklerin genç yaşta ölmesi, toprak sahibi olamayan çok sayıda erkek çocuğunun bulunması gibi sebeplerden dolayı mecburi yayılma, işgal ve yağmaların başladığı da açıkça ortaya çıkmakta. 8. yüzyıl öncesinde İskandinav toplulukları tarihte kendi coğrafyalarından uzakta yer alan en yakın ticaret merkezi Schleswig-Holstein’da (Almanya’nın kuzeyi) ticaret yapan balıkçılar, demirciler, çiftçiler olarak ön plana çıkmakta.

Danlar (Günümüz Danimarka) haricinde yağma ya da korsanlık yapanlarına da ağırlığı kayıtlı kraliyet ve kilise kroniklerinden oluşan tarihsel belgelerde çok rastlanmıyor. Yağma ve isyan çağı geldiğinde ise kendilerine Nors dilinden alıntıyla ‘yağmacı’ ya da ‘korsan’ anlamına gelen Viking sıfatını da yakıştıran ve Fransa’nın kuzeyinden İngiltere’ye ve İrlanda’ya kadar kendi krallıklarını kurmaya başlayan bu topluluklara bakış açısı 1960’lardaki revizyonist yaklaşımla bütünüyle değişti. Vikinglerin faaliyetlerindeki savaşçılık, yağmacılık ya da korsanlığın önceleri Katolik manastır kültüründeki ‘şeytanlaştırma’ sonrasında ise İngiltere’de Viktorya dönemindeki romantize etme çabalarıyla günümüze ulaştığı bugün sosyal bilimciler arasında kabul edilmekte. Üstelik Viking mitini yaratanlar tarihte Vikinglerin kurbanı olan topluluklar durumundalar dolayısıyla “tüccar Viking” gerçekliği “zorba Viking” gerçekliğine dönüşürken, dönemin toplumlarındaki hanedanlık, ekonomi ve inanç mücadeleleri ise Vikingler sebep gösterilerek bayağılaştırılmakta. Örneğin Cambridge Üniversitesi’nin 2020 yılında yayınladığı “Tarihte Şiddet” serisinde de ifade edildiği gibi “Vikinglerin yarattığı şok ve şiddet erken-Ortaçağ’da Avrupa’nın geri kalanından hiç de farklı değil.”

SAVAŞTIĞI ‘ŞEYE’ DÖNÜŞTÜRÜLEN YAPI

Zamanla “İskandinavlık” tanımı bile öylesine dejenere edilmiştir ki günümüzde “İskandinavyanizm” olarak adlandırılan kültürel kimlik hareketi bile 19. yüzyılda Danimarka ile Almanya arasında verilen Birinci Schleswig Savaşı ile ortaya çıkar. Yani Germanik kültür ile birleştirilmeye çalışılan ‘şey’ Almanya’ya karşı savaşarak kendi kimliğini bulur. Günümüz İskandinav demokrasi geleneği de (modern sosyal demokrat anlayış) kimliğini bu Germanik mitleri yozlaştıran Nazilere karşı mücadele vererek pekiştirmiştir.

BOYNUZLU MİĞFERLERİ YOK!

Yeri gelmişken Vikingofillerde hayal kırıklığı yaratacak bazı tarihsel bilgileri de paylaşalım. Vikingler savaşlara çift boynuzlu miğferlerle değil miğfersiz giden, en kahraman gözükenleri mumyalanarak gemilerin altına gömülen (yakılmaz), pis pasaklı değil düzenli su kullanan, yıkanan ve tıraş olan, karda kayak yapmaya bayılan, dönemin Avrupası’nda kadınların en çok hakka (toprak edinme ve boşanma da dahil) sahip olduğu, erkekleri de saçlarını boyayan bir topluluktu.

 VICKY’DEN HICCUP’A SEVİMLİ VİKİNGLER

Vikinglerin tarihsel gerçeklerine, İskandinav mitolojisinin heavy metal müzik, klasik müzik ve fantastik edebiyattaki yansımalarına temas ettiğimiz bu yazımızda, şişirilmiş ve romantize edilmiş testosteron yüklü hiper-maskülen ve barbar Viking mitine göz attık. Viking miti etrafındaki seks, vahşet ve şiddet sarmalından beslenen sansasyonel The Vikings TV dizisinin (2013-2020) tam karşısına da akıl küpü küçük Viking ‘Vicky’ yi koyduk. Tıpkı Odin gibi tek gözlü ve korkunç ancak yufka yürekli babası Halvar ve sevimli otoriter ev kadını annesi Ylva ile çocukluğumuzun çizgi dizisi ‘VİKİNGLER’i ve “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin” kahramanları Hıçkıdık (Hiccup) ve Dişsiz (Toothless) ı da eklemeden Viking döngüsü tamamlanmaz.

 

(Vikingler)

©2024@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”

Emre Demir/ Güzin Paksoylu-Metal Oda