Ülkemizin on şehrini yerle bir eden, 43 binden fazla can alan ve milyonlarca insanımızı etkileyen deprem felaketiyle sarsıldık. 6 Şubat 2023’ten bu yana toplum olarak maddi manevi büyük bir yara aldık, muazzam bir travma yaşıyoruz. Ülkemiz cumhuriyet tarihinde 1939 Erzincan ve 1999 Gölcük gibi çok büyük ve yıkıcı depremler yaşandı. Daha geriye döner de Anadolu tarihine bakarsak, kıymetli ve bereketli coğrafyamızın binlerce yıldır çok çeşitli uygarlıkların kayıtlarına geçen büyük depremlerle sarsılmış, şehirlerin yıkılıp baştan kurulmuş olduğunu görürüz.

Çocukluğumdan bu yana İstanbul’daki irili ufaklı depremlere alışık büyüdüm: arada sarsıntı olur, gelir geçer, şeklinde kanıksadığımız depremler. Ancak okul yıllarımdan hatırladığım kadarıyla, biz bir deprem ülkesiyiz bilinciyle eğitilmedik; depremde ne yapmamız ya da yapmamamız gerektiğini öğrenmedik, ta ki 1999 Gölcük depremine kadar.

 

Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın çok tehlikeli ve büyük depremler üreten bir fay olduğunu bilmekle beraber Doğu Anadolu Fay Hattı’nın, üç tektonik levhanın buluştuğu yer olması bakımından dünyanın en tehlikeli fay hattı olduğunu ise 7.7 büyüklüğündeki 2023 Kahramanmaraş Pazarcık depremiyle öğrendim. İki kıtayı birleştiren güzel ülkemiz ne yazık ki deprem açısından dünyanın en tehlikeli yerleşim yerlerinden birisi. Tıpkı yaklaşık 11 bin kilometre uzaktaki Amerika Birleşik Devletleri’nin California eyaletini boydan boya geçen 1200 kilometre uzunluğundaki arkadaşı San Andreas Fay Hattı gibi. Şiddetli depremler ve okyanus kenarında olması sebebiyle büyük tsunamiler üretebilen San Andreas kırığı, ABD’nin en zengin şehirlerinden San Francisco’yu defalarca yıkmış.

Tıpkı İstanbul’umuz gibi yedi tepeli bir başka şehir olan San Francisco’yu vuran en büyük depremlerden biri 1906 Büyük San Francisco depremi olmuş. Gaz hatlarındaki patlama ve yangınlarla hasar tablosu ağırlaşan San Francisco depreminde binlerce insan ölmüş, 400.000 kişiden fazlasını evsiz kalarak çadırkentlere yerleşmiş. Bu büyük depremden dersler çıkardığı belli olan ABD ise, 1989 Loma Prieta depremini büyük maddi zararla, ancak sadece 63 ölü ile atlatmış. Tabii ki felaket filmlerini çok seven Hollywood’dan 2015  yapımı ve başrolünde “The Rock” Dwayne Johnson’un olduğu San Andreas filmini de hatırlamadan geçmeyelim. Cruise gemilerini gökdelenlere fırlatacak ve şehirleri sular altında bırakacak kadar büyük tsunami dalgalarını ve görülmüş en yıkıcı depremi konu alan California odaklı San Andreas filminden benim aklımda kalan en çarpıcı sahnelerden biri, Dwayne Johnson’un dört çeker aracıyla gide gide fay kırığının başına, yolun bittiği yere varışıdır. Deprem derin bir yarık yaratmış ve adeta bir uçurum oluşmuştur; kahramanımız çaresizlikle fay hattına ve ilerisine bakmaktadır. Ülkemizdeki felaketin boyutlarını yeni yeni anlamaya başladığımız günlerde Pazarcık Kahramanmaraş’ta yerdeki yarılmayı gösteren fotoğraf beni dehşete düşürdü: çünkü tıpkı San Andreas filmindekine benziyordu.

(San Andreas filminden bir sahne) 

Şimdi bütün bunların Led Zeppelin ile ne ilgisi var demeyin; çünkü var.

1968 yılında Londra’da kurulan efsanevi İngiliz rock grubu Led Zeppelin’in 1971 yılına ait dördüncü albümleri Led Zeppelin IV’da yer alan “Going to California” (Kaliforniya Yolculuğu) parçasında  California depremleri de konu alınmış. Stairway to Heaven, Immigrant Song vb. ikonik parçalarıyla tanıdığımız Led Zeppelin’in en önemli 40 parçası arasında üst sıralarda yer alan parçanın mixingi Los Angeles California Sunset Sound stüdyolarında yapılmış.  Akustik folk ballad olarak kabul edilebilecek parçada vokalde Robert Plant, akustik gitarda Jimmy Page ve mandolinde John Paul Jones yer almışlar. Robert Plant ve Jimmy Page’in Joni Mitchell’in “California” şarkısından esinlerek yazdıkları parçanın mixingi devam ederken, Los Angeles ve civarında 1971 Sylmar depremi ve artçıları yaşanmış. Depremlerin Jimmy Page’i epeyce tedirgin ettiği de kayıtlara geçmiş.

California stilinde ve çiçek çocukların ruhuyla dolu yumuşak folk ezgisi “Going to California”, Jimmy Page’in akustik dokunuşlarıyla öne çıkıyor. Sözlerini o zaman 23 yaşında olan Robert Plant’in yazdığı ve gençliğin masumiyetine, güneşin çocukları hippilere bir övgü niteliğindeki parça, hayallerindeki kadını bulmak için batıya, ABD California’ya gelen kahramanın öyküsüdür. Günlerini esrar çekip şarap içerek geçiren, dünyayı değiştirmek isteyen 60’ların idealist genci, aşk için yaşayan, gitar çalıp şarkı söyleyen, saçına çiçekler takmış kızı bulmak için uçağa atlayıp California’ya gelir. Bu kız belki de Joni Mitchell’de vücut bulmuştur.

(Joni Mitchell-70’ler)

Kahramanımız aslında, kendisine aradığı aşkı ve ilgiyi vermekten uzak bir başka kadından kaçmaktadır.  Ancak hayallerdeki kadın sadece bir imge, zamanın ruhunun bir yansıması, ulaşılması imkansız bir idealdir ve kahramanımızın California’da bulacağı tek şey dağları ve kanyonları sallayan depremler ve acı gerçekler olur:

Spent my days with a woman unkind,

Smoked my stuff and drank all my wine,

Made up my mind to make a new start,

Going to California with an aching in my heart,

Someone told me there is a girl out there

With love in her eyes and flowers in her hair.

The mountains and the canyons start to

Tremble and shake,

The children of the sun begin to awake.

Odamızın dinleme ve düşünme önerisi:  Led Zeppelin “Going to California” parçasından sonra yine California’dan çıkmış grup The Beach Boys’dan bir The Mamas and The Papas coverı olan  “California Dreaming” dinleyelim, parçanın yukarıda bahsettiğimiz San Andreas filminde kullanılan Sia yorumunu da hatırlarken parçaların benzer ve ayrılan yönleri üzerinde kafa yoralım. Bu parçaları sayfamızın altındaki Metal Oda Selections playlistinde bulabilir, yazıyı okurken dinleyebilirsiniz.

Beklenen Büyük İstanbul Depremi ile ilgili her kafadan bir başka ses çıkarken, kime inanacağımızı şaşırmış ve aynı insanların haber kanallarında yaptıkları felaket tellallığından bıkmışken, ülkemizin bu boyutta bir afet ve yıkımı bir daha yaşamaması tek dileğim.

Müzik yaraları sarar, müzik iyileştirir, müzik dinleyin, müzikle kalın.

©2022@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”