Yngwie Malmsteen bu yaz İstanbul’a geliyor. Neoklasik metalin tartışmasız kralı, 6 Temmuz 2024 tarihinde Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava sahnesinde Greatest Hits setlistiyle yer alacak. Son Türkiye konserini 21 yıl önce veren Malmsteen’in yazın vereceği konserin haberi beni hem çok heyecanlandırdı, hem de gece gündüz gitarına yapışık gezen bir müzik öğrencisi olduğum ve walkmanimde 7/24 Malmsteen dinlediğim eski günlere götürdü.
İsveçli elektrik gitar cambazı Malmsteen’in parlak kariyerinin oldukça detaylı öyküsüne daha önce metaloda.com ‘da yer vermiştik. Şimdi kısaca hatırlayalım.
40 yılı aşan müzik kariyerine 22 stüdyo albümü sığdıran ve TIME dergisinin 2009’da dünyanın en iyi 10 elektrik gitar virtüozu arasında gösterdiği Yngwie Malmsteen, 30 Haziran 1963’te İsveç’te dünyaya gelir. Küçük yaştan itibaren müzikle haşır neşir olan Malmsteen, 10 yaşındayken ilk müzik grubunu kurar. 1970 yılında Jimi Hendrix’in ölüm haberini veren kanalda, Hendrix’in bir konserde gitarını parçalamasını görüp çok havalı bulan Malmsteen, müzikal anlamda Hendrix’ten etkilenmediğini söylemiştir. Teenager yıllarında klasik müzikten, özellikle de kemanın cambazı Niccolo Paganini’nin ve büyük usta Johann Sebastian Bach’ın virtüoziteleri ve tekniklerinden çok etkilenen Malmsteen, benzersiz neoklasik metal stilini oluştururken en çok gitarist Ritchie Blackmore’dan etkilenmiş.
Steeler ve Alcatrazz gruplarıyla kısa süreli maceraları sonrasında kendi yolunu çizen Malmsteen, 1984 yılında solo kariyerinin ilk bomba albümü RISING FORCE’u çıkarttı. Billboard listelerinde 60. Sıraya kadar çıkan albüm, En İyi Rock Albümü (Guitar Player) ödülünü kaptı, Grammy adayı oldu. Vokallerinde Jeff Scott Soto ve klavyede Jens Johansson’un (Dio, Rainbow, Stratovarius) yer aldığı albümde Black Star, Icarus Dream Suite, As Above So Below gibi şaheserler yer aldı. Ben Malmsteen’i ilk olarak lise yıllarımda, 1986 yılında çıkarttığı bir başka efsane albümü TRILOGY ile tanıdım. Kasedin üzerindeki üç başlı ejderhaya ve gitarıyla Malmsteen’e alık alık bakar, enstrümanından çıkan büyülü notalara kendimi kaptırır, o gazla gitarda takıldığım pasajları baştan, baştan hırsla çalardım.
(Trilogy albüm kaset-Türkiye baskısı)
İyi bir klasik müzik dinleyicisi, Bach ve elektrik gitar tutkunu olarak kahramanımı bulmuştum! En çok sevdiğim iki müzik türü, yani heavy metal ve klasik müziğin harika bir sentezi ile karşı karşıyaydım. O yıllarda Malmsteen TRILOGY (1986) ve ODYSSEY (1988) albümlerini mi yoksa IRON MAIDEN’ın Seventh Son of A Seventh Son (1988) albümünü mü daha çok dinlediğimi şu an hatırlayamıyorum; sanırım kasetçalara biri bitince öbürünü koyup, döndüre döndüre dinliyordum. Araya da DIO Dream Evil (1987), MOZART Requiem, BACH Johannes Passion ve Si Minör Mass attırıyordum. Annemle babamın odamdan eve yayılan bu gümbürdeyen müzikle ilgili hiç yorum yapmadıklarını, bir gün bile kıs evladım şunu demediklerini de hatırlıyorum. Malmsteen’in Trilogy albümünde yer alan Trilogy Suite Op.5, Liar, You Don’t Remember, I’ll Never Forget gibi parçalar ve vokallerde yer alan Mark Boals’un sesi bile adeta DNA’mla bütünleşmiştir. Hold On, Heaven Tonight, Dreaming, Crystal Ball gibi parçalarını ezbere bildiğim şaheser Odyssey albümündeki efsane parça Dreaming (Tell Me) ise Joe Lynn Turner’ın çok özel vokali ile öne çıkar. RAINBOW, DEEP PURPLE gibi baba gruplarla da yolu keşisen Turner, Yngwie Malmsteen’s Rising Force ‘a 1987 yılında katılmış, birlikte çalışmaları 1989 yılına kadar devam edebilmiştir.
Malmsteen’in müziği ile nasıl tanıştığım da anılarımda çok net değil: gitar hocamdan, bir arkadaşımdan duymuş ya da devamlı yeni çıkan plaklara göz gezdirdiğim Şişli’deki plak dükkanında dinlemiş olabilirim. Albümlerinin üzerinde yazan ismini ilk gördüğümde nasıl okunuyor acaba düşündüğümü çok net hatırlıyorum oysaki. Bu arada şunu da söylemeliyim: o yıllarda rock metal plakları ve kasetleri satan dükkanların sahipleri çok bilgili olur, yeni çıkan albümleri gösterir ve sevdiğiniz müzik türüne göre şunu da dinle, bunu da dinle gibi tavsiyelerde bulunurlardı.
90’ların sonundan itibaren neoklasik metalin de inişe geçmesiyle, enfes Magnum Opus (1995) sonrası yeni işlerini çok yakından takip etmediğim Malmsteen’in o dönemde en çok beğendiğim işi elektrik gitar ve orkestra için yazdığı konçerto olmuştu. (Concerto Suite for Electric Guitar and Orchestra in E Flat minor 1998). İçinde “Prelude to April” gibi bir güzelliğin yanı sıra, fugue, toccata, sarabande gibi barok müzik formlarında yazılmış bölümler de bulunur.
2021 yılında çıkardığı Parabellum albümünde de gördüğümüz üzere, alev saçan tekniğinden bir şey kaybetmemiş Malmsteen. 2022 yılında Clubhouse Metal Oda ‘da “My Guitar Heroes” başlıklı komple bir yayını kendisine ayırdığım Malmsteen’e, olağanüstü müzisyenliğinin yanı sıra ayrı bir sempati ve sevgi duymamın sebebi, ülkemizi 6 Şubat 2023’te vuran deprem felaketinde ilk mesaj yayınlayan ve felaketin en can acıtan zamanlarında samimi olarak destek veren müzisyenlerden olmasıdır. Türkiye konusunda ilave hassasiyetinin kaynaklarından biri de İzmir doğumlu Türk eşi April (Ebru) Malmsteen’dir. Deprem felaketinde hayranlarını yardım derneklerine bağış yapmaya davet eden Türk dostu Malmsteen‘in 2024 İstanbul konserini ve bilet satış tarihinin açıklanmasını ben heyecanla bekliyorum. Bu yazıyı Malmsteen’in müzik hakkında çok güzel birkaç sözü ile bitireyim:
“Clapton, John Mayall ve başka blues plaklarını dinledim. Sonra Peter Gabriel’lı Genesis’i keşfettim: o zaman farkı tam anlayamamıştım ama çevrimler ve diminished akorlar beni çarptı. Bunlar bluesy değildi ve ben buna bayılmıştım. Sebebini sonradan anladım: bu yapılar barok müziğe ait yapılardı.”
“Bach gibi bir müzisyeni ele alalım mesela: klavye, çello, keman vb. enstrümanlara partisyon yazarken başka müzisyenlere ihtiyaç duymaz. Ben de kendi müziğim konusunda aynen böyle hissediyorum. Başka insanlarla bir arada çalıştığım her sefer, sonuçlar beni hayal kırıklığına uğrattı.”
“Kural çok basit aslında: başarılı olmak için buna kafayı takmış olmalısınız. Çok zaman, emek ve çok çalışmayı tutku ve sarsılmaz bir kararlılıkla birleştireceksiniz.” Yngwie Malmsteen.
©2024@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”