2024 yılının açıklandığında en çok heyecan yaratan konserlerinden biriydi Bruce Dickinson İstanbul konseri. Iron Maiden grubu ile gelmeyip de solo işlerinden bir seçki sunmak üzere gelmesine bozulan fanlari oldu tabii ki. Ama Iron Maiden ile gelse bu tadı alır mıydık bilemiyorum.

Iron Maiden’ın efsanevi vokali Bruce Dickinson’ı baştan baştan tanıtmaya gerek yok sanırım: zaten kendisiyle ilgili geniş bir yazımızı Bruce Dickinson Kimdir? başlığı ile metaloda.com’da bulabilirsiniz. Metal Oda’nın Iron Maiden tutku ve sevgisini de sanırım daha önceki yazılarım ve seminerlerimden bilmektesiniz.

(Bruce Dickinson)

Yine de bir mini intro yapıp hemen konser izlenimlerimize geçelim:

Madenci bir büyükbaba, ev hanımı bir büyükanne, mağaza görevlisi bir anne ve İngiliz ordusunda tamircilik yapan bir babadan oluşan orta direk bir ailenin iki evladından biri olan Bruce Dickinson, 7 Ağustos 1958 Worksop Nottinghamshire İngiltere’de dünyaya geldi. Müzik kariyerine 1970’lerde küçük publarda şarkı söyleyerek başladı. 1976 yılında ilk grubu Styx’e girdi. 1979 yılında İngiliz NWOBHM grubu Samson ile bilinirlik kazanmaya başladı. 1981 yılında Samson ‘dan ayrılarak Paul Di’Anno ’nun yerine Iron Maiden grubuna vokalist olarak katıldı. Iron Maiden grubuyla ilk kaydettiği albüm 1982 yılında The Number Of The Beast’tir. Dickinson bu dönemde güçlü sesiyle Air Raid Siren (hava saldırısı sireni) lakabını almıştır.  1980’lerden 1990’lara grupla birlikte Piece of Mind, Powerslave, Somewhere in Time, Seventh Son of A Seventh Son gibi çok başarılı albümlere imza atan Bruce Dickinson, Steve Harris ile yaşadığı fikir ayrılıkları ve solo kariyer hedefleri sebepleriyle 1993 yılında Iron Maiden ’dan ayrılarak solo işlerine yönelmiştir; Dickinson gruptan ayrılınca yerini Blaze Bayley almıştır. 1999 yılında gitarist Adrian Smith ile birlikte Iron Maiden’a geri dönen Bruce Dickinson, 2005 yılında Tyranny of Souls solo albümünü çıkartmıştır. Müzik kariyeri dışında da şapkasından pek çok tavşan çıkartan Bruce Dickinson’ın, Astraeus Airlines ‘da ticari pilotluk ve dünya turnelerinde Iron Maiden’ın uçağı Ed Force One’ın kaptanlığı gibi marifetleri de vardır. Astraeus Havayolları’nın kapanmasını takiben kendi uçak bakım ve pilot eğitim firması Cardiff Aviation’u 2012’de hayata geçiren Dickinson, BBC Radio’da radyo programı sunuculuğu, televizyon sunuculuğu, kitap yazarlığı, senaryo yazarlığı, eskrim sporculuğu ve bira imalatçılığı gibi değişik alanlara el atmıştır.

19 TEMMUZ 2024 İSTANBUL KONSERİ

Bruce Dickinson & The House Band of Hell, 1 Mart 2024’te çıkan son albüm The Mandrake Project’ten muhtelif parçalar ve geçmiş solo albümlerinden şarkılara yer verdi konserde.

İtiraf etmeliyim ki sesini etkileyen geçirdiği önemli rahatsızlık ve ilerleyen yaşı sebebiyle Bruce Dickinson konserine büyük beklentilerle gitmedim. Girişte ve konser alanında da Megadeth konserindeki gibi bir kalabalık yoktu. Ön grup olarak Malt’ın yer aldığı konserde, Bruce Dickinson tam saatinde profesyonelliğine yaraşır bir dakiklikle sahneye çıktı. Accident of Birth ile açtığı konserde, Dickinson, sahne hakimiyeti, enerjisi ve gayet de yerli yerinde bulduğum vokaliyle ilk notalardan itibaren seyirci etkisi altına aldı. İlk parçayı bitirip “Are you ready to scream for me İstanbul?” dediği an, bunun senenin en güzel ve epik konserlerinden biri olacağını anlamıştım.

(Bruce Dickinson)

Bruce Dickinson sahneye arada bir çekiştirdiği deri pantalonu, The Mandrake Project tişörtü ve beresi,  kolsuz denim yeleği ile çıktı. Grup arkadaşlarına göre dikkat çekici ufak tefekliği, büyük led ekranlarda sergilediği rakipsiz frontman şovuyla ve karizmasıyla devleşti. Adeta hipnotize olduk, gözlerimizi kendisinden alamadık.

The House Band of Hell

Maestro Mistheria (Giuseppe Lampieri) keyboard – geri vokal

Dave Moreno  – davul – geri vokal

Chris Declercq gitar- geri vokaller

Philip Naslund  gitar-geri vokaller

Tanya O’Callaghan – bas – geri vokaller (Tanya’ya bayıldık-vegan diye daha da çok sevdik!) ve tabii ki himself kadrosu ile İstanbul konserine çıkan Dickinson, seyircinin beklentisini kat be kat aşan bir konsere imza attı. Müzisyen kadrosu da yetenekleri ve hatasız icralarıyla göz doldurdu. Küçükçiftlik Park’ta kimi konserlerde dinleyiciyi mutsuz eden ses düzenine karşılık, bu konser hatasız sounduyla göz kamaştırdı.

(The House Band of Hell)

ZİHİN TİYATROSU, WILLIAM BLAKE VE DAHASI

Türkiye’de ilk defa kendi grubu ile yer alan Bruce Dickinson, “Chemical Wedding” parçasını söylerken gökyüzündeki dolunayı işaret ederek, şarkısına güzel ve anlamlı bir fon olduğunu vurguladı. Güneş ve Ay’ın, iki zıt özelliğe sahip maddenin felsefi birlikteliğini anlatan bir metafordur aslında “Chemical Wedding” parçası. Bruce Dickinson değişik albümlerinden ve yeni albümü The Mandrake Project’ten harmanladığı setlistindeki parçaların arasında bol bol narrative kullandı: sanattan, şiir ve simyadan (alchemy), tarihten, felsefeden, occult ve tarottan bahsetti. Birden fazla parçada rock müzikte, Beat şiiri  ve felsefesindeki büyük ilham kaynaklarından William Blake vurgusu yaptı; adını ve ilhamını William Blake’in ünlü şiirinden alan “Book of Thel” parçasını da es geçmedi.

 

(William Blake)

Sanatta ve psychedelic müzikteki etkisi, neredeyse iki yüz yıl ortaya çıkan ve çağdaşı ünlü İngiliz şair William Wordsworth‘un poor mad man-zavallı kaçık adam dediği William Blake, The Doors’dan Iron Maiden’a, Bob Dylan’dan Pink Floyd’a pek çok rock ve metal sanatçısını etkilemiş bir şair ve ressam. Hayatı boyu sanrılarla boğuşmuş, sanrılarını şiirlerine ve resimlerine dökmüş Blake. Bruce Dickinson da konserde The Mandrake Project konseptine uygun koyu mavi fon önünde yer alan etkileyici görsellerde William Blake işlerini kullandı. Uzun zaman tarihin tozlu sayfalarına gömülen William Blake, Alexander Gilchrist’ın The Life Of William Blake eserinden sonra bilinir olmuş, özellikle Pre-Raphaeliteleri (Ön Rafaellocular) ve onlardan da özellikle de Dante Gabriel Rossetti’yi çok etkilemiştir. Benjamin Britten’dan Vaughan Williams’a klasik bestecilerin, fikirleriyle de Sigmund Freud’un üzerindeki etkisi büyüktür. Fakat Blake’in en önemli etkisi Beat kuşağı şairleri (1950’ler) ve karşıkültür hareketleri (1960’lar) üzerinde olacak, Bob Dylan, Jim Morrison gibi müzisyenler ve Aldous Huxley (Brave New World) gibi yazarlar ondan çok etkilenecektir. Bu Pre-Raphaeliteler konusu benim Birmingham şehri ve J.R.R Tolkien ekseninde didiklemeyi pek sevdiğim bir konudur ayrıca.

(The Great Red Dragon – William Blake)

Afterglow of Ragnarök’ta Maymunlar Cehennemi filminden fırlamış sahneleri çağrıştıran harap olmuş Paris ve New York manzaraları, Rain on The Graves ‘de siyah beyaz videoklipten gotik sahneler yer aldı. Rain on The Graves, İngiliz Romantik dönemini Samuel Taylor Coleridge ile birlikte yazdıkları Lyrical Ballads  ile başlatan şair William Wordsworth’ün mezarına yapılan kurgusal bir ziyareti ve orada şeytan ile karşılaşıp ona ruhunu satan bir adamı anlatır. Hammer Horror tarzındaki videoklibin açılışında yine William Blake’ten alıntılar vardır.

Afterglow of Ragnarök parçasındaki görüntü ve temaların da Iron Maiden The Writing On The Wall videoklibinde  anlatılmak istenenlerle, yani insanlığı bekleyen distopik gelecekle ve felaketlerle birebir örtüştüğünün de altını çizelim. İskandinav mitolojisinde alemlerin sonu ve kıyamet Ragnarök ile ilgili bol bol detayı Wagner’den Amon Amarth’a Erozyondaki Viking Miti başlıklı harika yazımızda bulabilirsiniz.

Bruce Dickinson, bu akşam İstanbul’da dostlar arasındayız o yüzden setlistimize normalde eklemediğimiz parçaları da ekledik, Hellfest’te hızlı hızlı çalmıştık dedi. Narrativeleriyle teatral yeteneğini konuşturan, sanatı ve müziğiyle Iron Maiden’ı şekillendiren ve grubun ufkunu genişleten Dickinson, kendi imzası “Theatre of the Mind” yani Zihin Tiyatrosu konseptiyle, kendi ifade tarzını ve aklındakileri özgürce ve özgünce ortaya döktüğü, su gibi akan harika bir şov hazırlamış.

“Resurrection Men” parçasında The Mandrake Project’in albüme parallel yayınlanan ve hikayesi Dickinson tarafından yazılan çizgi romandaki, biri aydınlık diğeri karanlık taraftaki karakterler Profesör Lazarus’tan (seçilen Lazarus isminin de manidar olduğunu ve Yeni Ahit’te öldükten sonra İsa tarafından diriltilen bir kişi olduğunu da buraya not olarak bırakalım) ve Dr Necropolis’ten bahseden, bagetlerini kapıp davulda ve bongoda ritm tutan, sahnede enerjisi hiç düşmeyen, gizemli müzik aleti Teremin ile de kısa bir şov yapan Dickinson’a sevilen parçaları “Tears of The Dragon” ve “Navigate The Seas of The Sun” da İstanbul konseri seyircisi de hep bir ağızdan eşlik etti. Ben “Afterglow of Ragnarök” u da bağıra bağıra söyledim.

(The Mandrake Project Comic Book)

 

GİZEMLİ MÜZİK ALETİ TEREMİN

Bruce Dickinson Teremin şovuna başlamadan evvel arkadaki görselde sessiz film yazıları edasında “Aa yoksa bu bir Theremin mi?” yazısı çıktı. Teremin, çalarken temas gerektirmeyen bir müzik aleti olup, adını muciti Profesör Leon Theremin’den alır. Çalana biraz büyücü havası yükleyen ve gerçek adı Termenvox olan müzik aleti, İngilizce’de zamanla “Theremin” e dönüşmüştür.

(Teremin Müzik Aleti ve gizemli icracısı)

Dickinson’ı, pek fazla kişinin bilmediği ve belki de bu konserde ilk defa gördüğü Teremin’i çalarken görmek beni heyecanlandırdı. Aletin üzerindeki örtüyü adeta bir sihirbaz edasında çekip kaldıran Dickinson, bizi Theremin’in tekinsiz sesleriyle sarmaladı. Teknik altyapım sebebiyle çok ilgimi çeken bu gizemli müzik aletinin iki anteni vardır ve bu antenler aleti çalan kişinin el pozisyonlarını algılayarak titreşim dalgalarına ve dolayısıyla ürkütücü ses sinyallerine dönüştürür. Ses sinyalleri amplifikatörlerle büyütülür.

(Bruce Dickinson İstanbul konserinden)

Bagetlerini ve Mandrake logolu beresini sahne önündeki hayranlarına fırlatan, konser sonunda seyircinin verdiği Türk Bayrağını açan, sempatik, sevimli, yarı kaçık ve mükemmel şovmen Bruce Dickinson’ı sevgiyle selamlıyorum. Gerçekten de İstanbul seyircisine eşsiz bir gece yaşattı. Konserin tek falsosu dev ekrana yansıttığı görüntülerde hiçbir enstrüman solosunu tutturamayan kameraman arkadaştı: gitar sololarda kah ritim gitarı, kah klavyeyi verdi, kendi kafasına göre takıldı. Sanırım Maestro Mistheria’nın janjanlı, payetli şapkasını çok beğenmiş olsa gerek ki hep ona zoom yaptı. Bir de bu konserde mobil tuvalet teftişi yapacak zaman olmadı. Freedom Festival’de bu konuya ayrıca eğileceğim :).

 

İçinde çok sevdiğim William Blake vurgusu oldukça fazla olan bu konseri ve konser incelememi Blake’in uzun şiiri “Auguries of Innocence” tan bir alıntı ile bitireyim:

To see a World in a Grain of Sand

And a Heaven in a Wild Flower

Hold Infinity in the palm of your hand

And Eternity in an hour

A Robin Red breast in a Cage

Puts all Heaven in a Rage…..

Müzikle kalın,

(İsa’nın Mezarında Nöbet Tutan Melekler- William Blake)

Christ in the Sepulchre Guarded by Angels

©2024@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”