HER ŞEYİN BAŞLANGICI
Bir konser günü oluyor. Bir sürü genç toplanıyor ve bir yerde buluşup uzun uzun sohbet ediyoruz. Birbirimizi hiç tanımıyorken onlarca senedir dostmuş gibi şakalaşıyor, hayatımızı anlatıyor ve eğleniyoruz. Her şeyi konuşuyoruz. Edebiyat, müzik, felsefe, mitoloji..
Sonra konser anı geliyor. Hep birlikte çılgınca eğleniyoruz. Daha birkaç saat önce tanıştığımız insanlarla kol kola girip mosh-pit yapıyoruz. Konser bitiyor ama konserin konusu saatlerce bitmiyor, tekrar tekrar konuşuyoruz, tekrar tekrar içiyoruz.
Ertesi gün savaştan çıkmış gibi uyanıp bir sonraki konserin hayalini kuruyoruz. O sırada gündelik hayatımıza devam ederken, hayatta hangi sıkıntı ile karşılaşarsak karşılaşalım bir tıkla evrenin en güzel psikolojik desteğini alacağımızı biliyoruz.
Kimiz biz ? Nasıl böyle olduk ? Böyle olmamızı kim sağladı ?
Bu yazımızda bu konuyu konuşacağız. Kültürel mirasımızı kimlerden devraldığımızdan bahsedeceğiz.
(Metal konseri coşkusu)
BİZ METALCİYİZ!
Kimimiz çocukluğunda, kimimiz ilk lise yıllarında, kimimiz daha sonra bu müziği duydu ve şok oldu. Hayatının çok farklı bir yöne evrileceğini farketmeden, zehri yavaş yavaş damarlarında arttırmaya devam etti. İleride kuracağı dostluklardan, konser anılarından, çalacağı ilk enstrümandan haberi olmadan, yeni keşfettiği bu dehlizde serüvenine başladı.
Kendisine en çok ihtiyaç duyulan zamanda doğan Metal Müzik, hala en çok ihtiyaç duyduğumuz ve yavaş yavaş kaybettiğimizi düşündüğüm bir kültür. Bize çok geç geldi kanımca. Akmar pasajı olaylarında ülkemize getirdiğimiz müziğe halkımız alışamadı, önlerine gelen uzun saçlıyı tutukladıkları bir dönem oldu.
Barış Manço, Erkin Koray, Cem Karaca gibi isimlerle muhteşem bir rock kültürü doğdu.Bu kültür çok hızlı bir şekilde bizi metal müzik konusunda dünyanın ilklerinin yanına ekleyecekti. Ancak seksenler olayları bizi arabesk kültürüne itti. Yukarıda bahsettiğimiz isimlerin de müziklerinde doğal olarak yumuşamasına yol açtı.
Bizim metal müzik konusunda önümüz kapanırken başka ülkelerde altın çağ yaşanıyordu. Bizi bugünlere getiren,varolma sebeplerimizi açıklarken muhakkak ışık tutmamız gereken bu kültür doğuyordu…
Şimdi arkanıza yaslanın, metal müzik hakkında anlatacaklarımıza kulak verin ve bir kültürün doğma macerasına tanıklık edin.
BLUES MÜZİĞİ
Görselde Afro-Amerikalı bir köle ailesi yer alıyor. önlerinde sahipleri dururken bir poz vermişler. Görsel Mississippi deltasında çekilmiş. Tam olarak blues müziklerinin kökeninin atıldığı zamanlar! Görseldeki köleler de bu müziğin ilk yaratıcıları.
(Pamuk işçisi köleler-Mississippi)
Kölelik dönemi, bu insanların hayatında derin izler bıraktı. Zorunlu çalıştırma, ayrımcılık, fakirlik ve toplumsal dışlanma gibi acı gerçekler, blues müziğinin temelini oluşturan duygusal yoğunluğun ve melankolinin kaynağı oldu.
Blues, bu zorlu hayat koşullarına bir tepki olarak doğdu. Köleler, tarlalarda çalışırken, acılarını, umutlarını ve özlemlerini şarkılar aracılığıyla ifade ediyorlardı. Bu şarkılar, genellikle basit melodiler ve tekrarlanan sözlerle, dayanıklılık ve içsel güç temalarını işliyordu. Blues, bir yandan toplumsal baskılara karşı bir direniş, bir yandan da bireysel acıların dile getirildiği bir ifade aracıydı.
Her şeyi formüle dökmeyi seven bir insan olarak sizlere bu konudaki ilk şarkıyı söylemeyi çok isterdim.Ancak bu konu çok tartışmalı ve spesifik bir örnek vermek mümkün değil.Ancak ilklerden kabul edilen bir şarkıyı örnek verebiliriz: Mamie Smith-Crazy Blues
(Mamie Smith-Crazy Blues)
Acıyı, kaybı ve büyük bir trajediyi anlatan şarkı 1920 yılında seslendirildi. Çoğu insan bu şarkıyı ilk blues müziği olarak kabul eder. Tabi Blues Müzik de gelişti. Acılardan ve isyandan bol bol bahsetmesi hiç değişmese de kendisi çok sevildi ve çok farklı formlara büründü.
İnsanların bu türü dinlememesi mümkün değildi. Köleliğin, eşitsizlik ve adaletsizliğin, ekonomik buhranın, dönemin en kötü koşullarının şekillendirdiği çaresiz insanlar bu müziğe tutundu.Acılarını bu müzikle haykırdılar.
ROCK’N ROLL
Beyazlar blues müziği’ni çok sevmişlerdi ve kendi mekanlarında, kendi ortamlarında çalabilecekleri kendilerine özgü bir müzik istiyorlardı. Chuck Berry, Elvis Presley, Little Richard ve Fats Domino gibi isimler Rock’n Roll’u yarattı.
(Chuck Berry)
Chuck Berry’nin “Maybellene” şarkısı blues müziğe hız ve tempo katarak nasıl bir müzik yaratılabileceğine dair en iyi örneklerden biridir. Rock’n Roll başta blues olmak üzere; gospel, country gibi çeşitli müzik türlerinin birleşimi olarak ortaya çıktı. 1950’lerin sonlarına doğru, rock’n roll’un enerjik yapısı ve isyankar ruhu, gençler arasında büyük ilgi gördü.
Chuck Berry yarattığı bu müzik ile ilgili şunları söylemiştir :
“Rock’n roll, eski müziğin modernleşmiş haliydi. Eskiden blues vardı, biz onu hızlandırdık ve enerjik bir hale getirdik. Rock’n roll, köklerden yeni bir yol açtı.”
“Birçok kişi rock’n roll’un kökenlerini bilmiyor. Ama rock’n roll, basit bir şarkı yazmanın ötesinde bir şeydir; o, bir yaşam tarzıdır. Ben sadece müziğimi yapıyordum ve insanlara eğlenmeleri için bir şeyler sunmak istedim.”
Sundu da. Tabii Chuck Berry de Afro-Amerikan köleler gibi yarattığı şeylerin nelere yol açacağını bilmiyordu. Elektrik gitarın bol bol kullanıldığı bu müzik, çalındığında yerinizde durabileceğiniz bir müzik değildi. Yüzüklerin Efendisi’nde ki “yüzük” gibi canlı bir şeydi. Kendisini geliştirecek elleri bekliyordu.
Sonra Jimi Hendrix’in başını çektiği bir grup müzisyen bu yüzüğü devraldı.
PSİKEDELİK ROCK VE BLUES ROCK
1960’lı yıllar, müzik dünyasında büyük bir değişimi gördü. Psikedelik rock ve blues rock, bu dönemde ortaya çıkarak metal müziğin gelişimine önemli katkılar sağladı.
Özellikle psikedelik rock, müziğin sınırlarını zorlayan bir türdü. Uzun enstrümantal bölümler, yoğun gitar soloları ve sıra dışı ses efektleri ile psikedelik rock, müziği daha karmaşık ve derin hale getirdi. The Jimi Hendrix Experience, Cream ve The Doors gibi gruplar, psikedelik rock’un önde gelen temsilcileri oldu. Bu grupların müziği, metalin ilerleyen dönemlerdeki yapısına ilham verdi.
Blues rock ise, blues müziğinin sert ve enerjik bir versiyonu olarak ortaya çıktı. Led Zeppelin ve The Yardbirds gibi gruplar, blues rock’un öncüleriydi. Bu grupların müziği, ağır gitar riffleri ve yoğun ritimleri ile metalin erken dönemlerini şekillendirdi.
Led Zeppelin’in eline geçen “yüzük” fikrimce en güçlü sahiplerinden birini bulmuştu. Ancak sırada yeni sahibi onu bekliyordu. İlk albümleri çıktığında Rock Müzik eleştirmenlerinin “Bu Rock müzik değil!”deyip burun kıvıracağı ve ne olduğunu pek fazla kimsenin anlayamayacağı ,ilk başta blues rock yapmak isteseler de neye yol açacaklarını bilmedikleri bir sahipti bu.
(Minik bir bilgi: Black Sabbath’ın müziğinde kullandığı triton ses aralığı çok ilginç bir şekilde Türk Sanat Müziğinde de kullanılmaktadır.)
BLACK SABBATH
Black Sabbath‘ın müzikal kökleri, blues rock ve psikedelik rock’tan geldi. Ancak; grup, bu türlerin sınırlarını zorlayarak, müziklerinde daha karanlık ve sert bir ton oluşturdu.
Led Zeppelin ve Deep Purple gibi gruplar, bu dönemin önemli rock aktörlerindendi, ancak Sabbath, onların müziklerinden farklı olarak, daha düşük akorlar ve daha heavy riffler kullanarak metalin temellerini attı.
(Black Sabbath)
Ozzy Osbourne‘nin korku filmi izledikten sonra “Neden insanları korkutmak için müzik yapmıyoruz?” sorusu müzikte yeni bir devrim yarattı.
Özellikle Tony’in, parmaklarını bir iş kazasında kaybettikten sonra özel olarak yapmış olduğu parmak protezleriyle çaldığı gitarlar, daha kalın ve karanlık tonlar üretmelerini sağlayarak bu devrimi çok daha ciddi bir hale getirdi.
Black Sabbath’ın şarkı sözleri genellikle karanlık, doğaüstü ve toplumsal temaları işledi. Şarkı sözlerinde kötülük, savaş, ölüm ve mistisizm gibi konulara yer verildi. Bu temalar, grubun müzikal tarzını yansıtırken, aynı zamanda metal müziğin görsel ve anlatımsal estetiğini de şekillendirdi. “War Pigs” gibi parçalar, savaş ve şiddet temalarını ele alırken, “Black Sabbath” gibi parçalar korku ve doğaüstü olaylara odaklandı.
Sabbath’ın albüm kapakları da grubun karanlık imajını destekledi. Özellikle ilk albümlerindeki kapaklar, mistik ve ürkütücü bir atmosfer yarattı. Bu görsellik, metal müziğin estetik ve kültürel karakterini etkiledi ve diğer metal gruplarının imaj ve albüm kapaklarını şekillendirdi.
Black Sabbath’ın müziği, sadece kendi dönemlerinde değil, sonraki yıllarda da etkili oldu. Metal müziğin temel taşlarını döşeyen Sabbath, çeşitli alt türlerin ve grupların ilham kaynağı oldu : doom metal, thrash metal ve başka heavy metal alt türleri gibi. Sabbath’ın müzikal ve tematik unsurları, bu türlerin evriminde belirleyici oldu.
Uzun lafın kısası, Black Sabbath, metal müziği yarattı. Tony Iommi’nin yenilikçi gitar riffleri, Geezer Butler’ın güçlü bas performansı, Ozzy Osbourne’un karakteristik vokalleri ve grubun karanlık temaları, metal müziğin temel unsurlarını oluşturdu. Bu özellikler, Black Sabbath’ın metal müzik tarihindeki kalıcı etkisini ve önemini pekiştirdi. Grubun müzikal ve görsel yenilikleri, metal müziğin evriminde önemli bir dönüm noktası oldu ve bu yarattıkları miras yepyeni bir dönemi başlatarak, şu an koltuğunda oturarak bu yazıyı okuyan sizlere güç yüzüğünü devretti.
Metal müziğin oluşumu özetle bu şekilde oldu. Bizlere bırakılan bu kültürel mirası biz son derece aktivist bir bakış açısıyla taşımaya devam ediyoruz. Bu müziğin en popüler döneminde değiliz belki,ancak ölmedik! Oldukça büyük bir kitlemiz var ve metal müzik nesilden nesile aktarılmaya devam edilecek. Konserleri tıklım tıklım doldurmaya ve konserlerde sahne alan yeni sanatçılar üretmeye devam edeceğiz. Konuşacak çok fazla şeyimiz, isyan edecek çok fazla olayımız, yaşayacak çok uzun bir ömrümüz ve asla ölmeyecek bir müziğimiz var.
Müzikle kalın,kendinize iyi bakın.