Dengin Ceyhan’ın yeni teklisi “Tears of The Earth” yayınlandı. Güzel ülkemizin neredeyse yüzde onunu tahrip eden, elli binden fazla insanımızın canını alan 6 Şubat Kahramanmaraş depremi ruhumuzda da onarılmaz yaralar açtı. Yıkım ve kayıpların çok fazla olduğu, tarihi ve karakteristik dokusu neredeyse bütünüyle yokolan Hatay’ın, Antakya’da doğup büyüyen piyanist Dengin Ceyhan için yeri ise bambaşka. Depremden hemen sonra afet bölgesine giderek yıkıma ve acılara şahit olan Ceyhan, İstanbul’a döner dönmez içinde birikenleri müzikle dışarıya dökmüş ve rock balladlarını çağrıştıran “Tears of The Earth” ( Toprağın-Dünya’nın Gözyaşları) da bir gecede ortaya çıkmış.
Dengin Ceyhan’ın metal ve klasik müzik buluşmalarına yer veren konserlerine, Chopin baladlarına ve piyano için farklı düzenlemelerine metaloda.com yazılarımda bol bol yer vermiştim. İlhamını çaresizlik ve acıdan alan “Tears of The Earth” bestesi de isyankar çığlıklara benzeyen dokunuşlarla öne çıkıyor. Yaklaşık dört dakikalık bu eser, bestelendiğinin ertesi günü Babajım Stüdyolarında kaydedilmiş ve 10 Mart’ta da dijital platformlarda yerini almış.
Sanatçıların dünyamızdaki yıkım, acı ve kaosa verdikleri tepkiyi ve gelecekte bizi daha karanlık bir dünyanın beklediğini anlattıkları muhtelif çalışmalarını Steven Wilson “The Future Bites”, Iron Maiden “The Writing On The Wall”, Gojira “Amazonia” ve Dengin Ceyhan yazılarımda detaylı ele almıştım. Dengin’in, konserlerinin fonunda kullandığı acı, savaş ve kaos görüntüleri, türümüzün dünyada sebep olduğu kötülük ve yıkımı bize geri yansıtarak, müziği gördüklerimiz bağlamında hissedip düşünmemizi sağlamıştı. Gojira, Cattle Decapitation, The Architects gibi çevreci duruşlarıyla öne çıkan metal grupları da şarkı ve albüm temalarında ve kullandıkları sözlerde kendi elimizle yok ettiğimiz doğaya ve hayvanlara, bilinçsiz yapılaşmaya ve iklim krizine vurgu yapıyorlar. Dünyanın gördüğü en büyük doğal afetlerden biri olan 6 Şubat depreminden sonra bölgede yaşanan korkunç sel felaketinde de çarpık kentleşme ve yapılaşmanın, betonlaşmanın ve yanlış yerlerde kentler kurulmasının bedelini çok ağır ödedik. Öncelikle yapılaşma uğruna katletmekten bıkmadığımız, insanları yazın gölgesiyle serinletip koruyan, yaşam kaynağımız oksijenimizi üreten, canlılara yuva olan, erozyonu engelleyen ağaçlara odun gözüyle bakma zihniyetinin değişmesi gerekiyor bence. Binlerce yıldır “Dere yatağına ev yapma, evini kayalık yere yap!” şeklinde kutsal kitaplarda bile yazılmış, halk şarkılarında anlatılmış doğaya saygılı ve doğru evler, barınaklar yapılması konusu… (bkz. İnşaat Konulu Halk Şarkısı Hosanna).
Günlük koşuşmaların ve hayat kaygısının içinde çoğunlukla unutuyoruz ama Dünya bizim evimiz ve gidecek başka yerimiz yok. Bu yüzden yaşadığımız gezegene ve üzerinde yaşayan tüm canlılara saygılı olmak, Dünya’mızın çığlık ve gözyaşlarına kulak vermek ve bunları yaparken akıl ve bilim yolundan ayrılmamaktan başka şansımız da yok.
©2023@metaloda
“Her hakkı saklıdır. Kaynak göstermeden alıntı yapılamaz. Başka yerde yayınlanamaz.”